Dil’in arzusu

Kurd24

Her arzu sürekli doldurmaya çalıştığı bir eksiklikten kaynaklanır. İnsan dili bu eksik sayesinde işler. Hayattaki temel ihtiyaçlarımızın kaçınılmazlığını gösteren işaretler, mevcut olmayan kelime ve kavramlar peşine düşmeyi zorunlu hale getirir. Bu yanıyla dil, nesneler dünyasını temsil eden gerçek betimleyicidir. Duyularımıza çarpan dış uyarıcılar, zihnimizin hareketlenmesini sağlar ve zihin, sözcük dağarcığının köklerine sadık kalarak aynı dil dünyası içinde kendi eksikliğini aramaya koyulur.

“Her varlığın içini boşaltıp onu arzu haline getiren dildir” diyor J.Lacan. Dil bütünselliği böler, ona ekler yapar ve yoluna devam ederek anlam dünyamızın eksik, bitmemiş ve tamamlanması gereken ihtiyacını hissettirerek arayışını sürdürür.

Bütün bu dilsel süreçler, dilin iletişim karakterini ifade etmekle birlikte, esasen dilin evvel emirde bir düşünsel faaliyet olduğunu açık seçik ortaya koyar. T. Eagleton’ın dediği gibi, “Ferdinand Saussure’dan Wittgenstein’a oradan şanlı 20’inci yüzyıl edebiyat kuramına, dil devriminde ortaya çıkan yegane hakikat, dilin bir iletişim aracı olmaktan çok, dilin düşünce üreten biricik yetimiz olduğu gerçeğidir.” Dil düşünce üretir. Sadece dil düşünce üretir. Yalnızca dil düşünce üretir. Düşünce üreten tek yeteneğimiz dildir. Dilin dışında düşünce üretmek neredeyse imkansızdır.

Eğer bu doğruysa her dilsel yasak, aslında düşüncenin yasaklanmasıdır. Kürt diline uygulanan bütün yasak ve sınırlamalar, Kürt düşüncesine uygulanan yasak ve sınırlamalardır. Meseleyi bu seviyede konumlandırdığımız zaman, dil düşmanlarının esasen neden bu kadar korktukları ve neyi sınırlayıp etkisiz hale getirmek istedikleri kolayca anlaşılır hale geliyor. Çünkü her dilin talebi hayattır. Hayatı oluşturan bütün nesnelerin temsildir. Her dil temsil edeceği bir hayatı arzular. Her dili, zamanın büyük baskısına rağmen ayakta tutan bu motivasyondur.

Kürtçe’nin 5 bin yıllık tarihi, bu arzunun tarihidir. Kürtçe’nin söz konusu bu arzusu, Kürtlerin de varlık nedenidir. Kürtleri günümüze, 21’inci yüzyıla taşıyan temel güç, Kürtçe’nin kendi arzularına sıkıca bağlı kalmasıdır. Kürtçe, hiç kimsenin sayesinde bugünlere gelmedi. Kürtçe’nin bir lidere, bir siyasi partiye bağımlılığı yoktur. Tam tersine herkes Kürtçe’ye borçludur. Bu yanıyla esas olarak Kürt meselesi köken olarak Kürtçe meselesidir. Kürtlerin özgürlüğü Kürtçe’nin özgürlüğüdür. Çünkü başlangıçta sadece söz vardı.

Herhangi bir şeyi ifade ediyor olmamız, bütünüyle önceden o dil tarafından kurulmuş olmamıza bağlıdır. Eğer öyle değilse, ifade ettiğimiz şeyin ne anlama geldiğini nasıl bilebilirdik ki? Söylediğimiz daha doğrusu ifade ettiğimiz her şey, ötekinin anlam dünyasını hedefliyorsa -ki biz her şeyi öteki için söyleriz- aynı anlam dünyası içinde buluşabilmemiz aynı dil tarafından kurulmuş olmamıza bağlıdır.

Bugünün dünya konjonktüründe ve Kürtlerin içinde yaşadığı reel politik koşullarda, özellikle de Kuzey Kürtleri açısından Kürt meselesinin siyasi çözüm anahtarı, Kürtçe’nin siyasi bir gündemle ile siyaset sahnesinde yer almasında büyük yararlar var. Hatta bir adım daha ileri giderek, sadece dil talebi etrafında oluşturulacak, politikalar herkesi rahatlatmakla kalmayacak, belki de gerçek çözümlerin siyasi koşullarını bile olgunlaştıracaktır. Dil düzeyinde barışma, yüzleşme ve helalleşme yaşanmadan, bu kadar kanın aktığı bir coğrafyada, gerçek bir siyasi barış inşa edilemez.

 

*kurdistan24.net/tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar K24 Medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.