Yeni hükümet ve yeni Türkiye siyaseti

Kurd24

Haziran ayının ortalarına doğru CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, benim de aralarında bulunduğum kırk Kürt Aydın ve kanat önderi ile bir araya geldi. Görüşme üç buçuk saatten fazla sürdü. O günkü görüşmede gazeteci dostum Mihemed Sanrı, Kılıçdaroğlu’na bir soru sordu. Soru şuydu: “Bildiğiniz gibi Kürdistan Bölgesi yönetiminde yeni hükümet kurma çalışmaları hızla devam ediyor. Kısa zaman zarfında yeni bir hükümet kurulacak. Kurulacak olan hükümet ile partiniz  arasında bir ilişki söz konusu olacak mı? Bu konuda bir diyalog girişiminiz veya ilişki kurma arzunuz olabilecek mi?  Bugüne kadar, Bölge yönetimi ile ilişkileriniz hep mesafeli oldu. Önce bunun nedenlerini öğrenmek isterim, sonra da neler yapmak istediğinizi ifade ederseniz en azından benim açımdan, çok önemli bir konuyu açıklığa kavuşturmuş olacaksınız.”

Kılıçdaroğlu, şaşırtıcı bir cümle ile yanıtlar vermeye başladı: “Onlar bizimle ilişki kurmuyorlar. Sözünü ettiğiniz mesafelerin sorumlusu biz değiliz. Sanırım mevcut iktidar ile ilişkilerinde sıkıntı yaşamamak için bizden uzak duruyorlar. Biz CHP olarak Kürdistan Bölgesi yönetimiyle her türlü ilişki kurmaya hazırız. Hatta geçenlerde bir toplantıda karşılaştığım Kürdistan Bölgesi yönetimi yetkilisine bu sitemimi de ifade ettim. Bizim açımızdan çok yönlü bir diyalog ve ilişki için hiçbir engel yok.”

Kürdistan Bölgesi yönetiminin esaslı bir Türkiye siyasetine ihtiyacı var; öyle ki bu siyasetin temeli, Türkiye’de kimin iktidar olduğundan azade bir biçimde, işlevsel olmayı başarabilmelidir. Bir tür devletten devlete, kurumdan kuruma yönelen bir politik hattan söz ediyorum. Dönemsel siyasetlerin çekiciliğine kapılmadan, köklü ve her durumda işlevsel olabilen bir Türkiye politikası üretmek, Kürdistan Bölgesi yönetiminin hayati çıkarlarından biri olacaktır.

Bu politika siyasi iktidar ve Türkiye muhalefetini de kapsayan çok yönlü ve çok boyutlu bir içerikle mutlaka renklendirilmelidir. Sadece ikili ilişkiler, siyaset ve ekonomi ile kendini sınırlamayan yeni Türkiye politikası, kültürel ve sportif karakterler de taşımalıdır. Bir bütün olarak Türkiye’nin çoğulcu yapısıyla ilişkilenen yeni Türkiye siyaseti, her durum ve koşulda, Türkiye toplumunu olumlu ve pozitif bakımdan etkilemeyi esas almalıdır.

Türkiye’deki siyasi iktidar ile kurulan ilişkilerin hayati değer taşıdığının bilinciyle, bunu hiç unutmadan ve bu politikaya sadık kalarak Türkiye’nin diğer güçleri ile ilişki kurmak hem mümkün hem de elzemdir. Türkiye’nin ekonomik sosyal ve siyasal potansiyeline derinlemesine nufüz edebilen böylesi bir siyaset, sadece Kürdistan Bölgesi yönetiminin çıkarlarını savunmak ve güçlendirmek sonucu ile sınırlı kalmaz; Türkiye’nin kendi Kürt sorunun çözümüne de ilham verici katkılar sunabilir.

Kürt nüfusunun en yoğun bölümü Türkiye sınırları içinde yaşamaktadır ve bu yoğun nüfus sanıldığının aksine hem çok dinamiktir hem de bundan böyle Türkiye siyasetinin neredeyse en değerli öznesi haline gelmiştir. Cumhurbaşkanlığı sistemine geçiş ile birlikte, Türkiye siyaseti yeni nitelikler kazandı. Yeni niteliğin yansıdığı kitle içinde Kürtler en değerli ve sonuç değiştirici özne haline geldi. Bu durum muazzam siyasi fırsatlar sunmaya aday. Öyle ki Türkiye'deki hiçbir siyasi parti, artık gözünü ne Türkiye’de yaşayan Kürtlere kapatabilir ne de Kürdistan Bölgesi yönetimini görmezlikten gelebilir.

Sevgili İbrahim Güçlü’nün ifadeleriyle söylersek, “Çok açık ki Kürdistan hükümeti, bütün siyasi partilerin, değişik toplumsal kesimlerin, ulusal ve dini grupların, değişik fikir akımlarının doğrudan temsilcilerinden oluştuğu için oldukça demokrat, çoğulcu, temsil kapasitesi oldukça geniş, katılımcı, kimlikler demokrasisini geliştiren bir hükümettir. Ortadoğu’nun tek örnek ve model demokratik hükümetidir. Dünyada da Avrupa’da iki ülke (Belçika ve İsviçre) dışındaki tüm ülkelerde de benzeri olmayan bir modeldir.”

İşte bu model, bu yeni ruha uygun olarak, yeni bir Türkiye siyaseti üreterek hem iç siyasette hem de dış siyasette, siyasi kapasitesinin bütün sınırlarını zorlayarak, tutarlı, ilkeli bir ulusal çıkar paradigmasına ulaşmak zorundadır.

 

*kurdistan24.net/tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar K24 Medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.