Dramatik finalde Amedspor elendi

Kurd24

Mahşeri bir kalabalık türbinleri coşkuyla doldurmuştu. Yağmur sonrası beliren gökkuşağının bütün renkleri, tekmil, yerini ve sırasını almıştı, “Ben Amedsporluyum” diyen her taraftarın bedeninde ve gözlerinin renginde. Kırk bin insan Amedspor’u soluyordu; verdikleri nefes yeşil aldıkları nefes kırmızıydı. Stadyumu baştan aşağı dolduran enerji, sadece futbol sevgisinden ibaret bir enerji değildi; bir hayalet gibi stadyumun dört bir tarafını dolaşan enerji esasında bir mağduriyet enerjisiydi. Mağdur insanların “Biz de buradayız” çığlığı ya da daha doğru bir ifade ile başkaldırışıydı.

Maç başlamadan her şey mükemmeldi. Her şey olması gerektiği gibiydi. Gökyüzü umut renklerine bürünmüştü. Umudun sarıp sarmaladığı bedenler, peşin bir zaferin heyecanıyla halaya durmuştu. Aslında bir bayram günüydü ve herkes bayramlaşmaya gelmişti. Uzak diyarlardan gelenler bile, yorucu yolculuklarının yorgun emarelerini, dinç bir gövdenin şenlikli ruh haline dönüştürmeyi başarmıştı. İnanç tamdı ve zafer çok yakındı.

Maçın başlamasıyla birlikte o olağanüstü atmosfer, Amedsporlu oyuncuların bedenlerine ulaşmakta sanki engellerle karşılaşıyor gibiydi. Bunu oyuncuların heyecanına bağlamak belki mümkündü ve bir parça da haklılık payı olan bir şeydi. Herkes gibi, ben de ilk anların bu ağır baskısının geçmesini bekledim. Ama zaman zemberek gibi akmaya başlayınca, ilk yarıdan umudumu kestim. “Her halde” dedim, “Ahmet Hoca, zamana dayılı bir taktik plan ile rakibini ikinci yarıda avlamayı düşünüyor.” Ve ilk yarıdaki şekilsiz oyunu sineye çektim. Bütün umut ve beklentileri ikinci yarıya havale ettim.

İkinci yarı, taraftarın inanılmaz tezahürat ve maça ağırlığını koyan iradesiyle başladı. Ama Amedspor’un taktik planında değişen hiçbir şey yoktu. Topu birinci bölgede biraz eveleyip geveledikten sonra, direk üçüncü bölgeye atmaya devam ettiler. Üstün Bilgi’yi iki stoperin arasında tutma fikrini ben rakip defansı çıkarmama düşüncesi olarak algılamıştım. Ama orada da bir yanlışlığın olduğu kısa sürede açığa çıktı. Üstün, rakip defansı beraberinde gezdiriyor ve rakip ceza sahasına inebilmek için boş alan yaratıyor ama bu boş alanları değerlendirmek üzere hiç kimse harekete geçmiyor. İşte o zaman bunun bir taktik düşünce olmadığını fark ettim. Bu çok ucuz, çok ilkel bir kendiliğinden durumdu. Tasarlanmış değildi. Nitekim Üstün Bilgi oyundan alınınca da değişen bir şey olmadı. Belli ki Ahmet Hoca göbekten hücum etmeyi hiç planına dahil etmemiş. Bütün maç boyunca topu kenara taşımak ve oradan kesmek için, herkese kesin talimatlar vermiş. Elbette bu bayağı taktikten de bir şey çıkmayacağı da maç sonun da üstelik pahalı yoldan herkes öğrendi.

Bir önceki yazımda Amedspor’un bütün maçları penaltılara kadar taşıması gerektiğini yazmıştım. Bu yazımın ana dayanağı Amedspor’dan daha güçlü bir oyuna sahip takımları durdurmak için önerilmişti. Ama daha ilk maçında Tarsus’un hiç hücum etmeyeceği belli olmuştu. Hatta denilebilir ki Tarsus ilk maçı bu maçın provası olarak kendi evin de tasarlamıştı. Tarsus’un planı tutu ve Amedspor’u eleyerek yollarına devam ettiler.

Aslında maçın teknik analizine hiç girişmeyeceğim. Buna gerek yok çünkü Amedspor’un teknik kavramını hak edecek bir oyunu yok. Topu birinci bölgeden üçüncü bölgeye atmak ve oralarda da orta kesip gol kovalamak bir oyun değil. Olmadığı da yüksek bir bedelle anlaşıldı.

Burada önemli olan tek olgu, taraftarın futbolu çok işlevli olarak sahiplenmesi oldu. Futbol kendini aşarak, sosyoloji oldu, siyaset oldu, psikoloji oldu ve tarihin kapısını çaldı. Bütün beklentim bu diri ilginin saman alevi gibi sönüp buharlaşmamasıdır.

Umarım Amedspor bu büyük taraftara yakışır ve onu gerçekten de taşıyıp, kimliğine zeval getirmeyecek bir oyun ve onun felsefesiyle yeniden donatır. Şehir takımı taşımaya hazır ama takım bu şehri taşımaya hazır değil. Neden hazır olmadığı da aslında çok belli.

Umarım birileri bu nedenler üstünde kafa yorar ve hep birlikte bu ve benzer durumlardan çok büyük dersler çıkarırız.

Futbol ciddi bir iştir ve asla futbolu gerçek manada bilmeyenlere emanet edilemez.

 

*kurdistan24.net/tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar K24 Medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir