Aynur Doğan’a karşı olmak ne anlama geliyor?

Kurd24

Aynur Doğan bir sanatçı, yorumcu ve yaratıcı. Beğenseniz de beğenmeseniz de mesleğini evrensel düzeyde icra eden saygın bir kadın. Hakikatten de çok başarılı. Dünyanın saygısını kazanmış ve her dil ve kültürün onayını almış, çok da karizmatik bir şahsiyet. Muhteşem sesi diller üstü, onu anlamak için Kürtçe bilmek gerekmez. Yorumlarıyla, hayatın tematik dilimleri arasında oluşan duygu köprüsünü, sırat köprüsünden daha berrak ve ne dediğini, neden bahsettiğini, başka da bir şey ihtiyaç duymadan, hissettiriyor. Edebiyat, sanat ve bilim gibi kesinliğe yaslanmadan, hayatın bütün dilimlerini hissettirir. Eğer bu doğruysa o zaman Aynur Doğan sanatını en üst seviyede icra ediyor demektir. Dilleri, kültürleri ve gelenekleri delip geçen bu efsunlu ses hem dünyanın hem de insanlığın merkezinde yer alıyor demektir.

Aynur Doğan bu büyük sanatını, yasaklanan, horlanan ve küçümsenen bir dilde, o dilin imkanları içinde var etti. Belki de ondan rahatsız olanlar bu gerçeğin farkındadırlar. Büyük bir ihtimalle durum bundan ibarettir. Çünkü Aynur Doğan'ının çabası ve başarısı, salgın bir hastalık gibi hayatın diğer yüzeylerini tetikleyebilir. Siyasetin değişip dönüşmesi, Aynur Doğan’a bir bakış mesafede duruyor. Çünkü Aynur Doğan'da başarının kimlik kartı ve kilidi var. Bunu bilebilmek için bakışmak yeterli.

Dolayısıyla cümle Kürtçe karşıtları koro halinde Aynur Doğan’ın sahne almasını engellemeye çalışıyor. Hemen şimdi söylemeliyim ki Aynur Doğan karşıtları nesnel manada Kürtçe karşıtlarıdır. Durum böyle olunca Kürtçeyle, Kürt müziğiyle derdi olan herkesi küçümsemeye hakkımız var. Makamı rütbesi postu ne olursa olsun. Çünkü Kürtçe bütün Kürtlerin dilidir ve Kürt müziği de bütün Kürtlerin müziğidir. Dili ve müziği Kürtlerin bir bölümüyle ilişkilendirmek fena halde kötü niyettir. Dilimize ve müziğimize saygı duymayanlara saygı duymak, onlarla temas kurmak, sadece zayıflık değil, karaktersizliktir de.

Aynur Doğan müziğine karşı olmak, Kürt meselesinin çözümüne ayak diretmektir. Kürtçenin özgürleşmesine karşı durmaktır. Kürtçe ve Kürt laflarına alerji duyup bu gerçekleri yok saymaktır.

Oysa Kürt dili bugün itibarıyla Kürt meselesinin çözümünde ikonik bir rol oynamaya aday. Kürt meselesini Kürtçenin özgürleşmesi meselesinin üzerinden çözmek mümkün. Kaldı ki Kürt meselesinin çözüm adayları içinde en fazla meşruiyete sahip olan da dildir. Tarafların kolayca mutabakat sağlayacakları bu zemin, birilerini çılgına çeviriyor. Bir siyasi sorun olarak Kürt meselesini Kürtçe şemsiyesi altında çözmek, maliyeti en düşük çözümlerden biridir. Üstelik yıllardır kangren haline gelen diğer meselelerin çözümüne de çok ciddi imkanlar ve fırsatlar sağlar.

Kürtçenin Türkçenin yanında saygın yerini alması, her şeyden önce, barış denilen toplumsal huzura kavuşmak anlamına gelecektir. Bu saygınlık siyasal süreçlere ve aktörlere sirayet ederek kaotik ortamı da aklileştirecektir. Aslında tam da sırasıdır.

Kürt müziğinden rahatsız olmamak, hem Aynur Doğan’a saygı hem de bütün Kürtlere yumuşama mesajları göndermek anlamına gelecektir.

Çok kan döküldü biliyorum. Çok nefret biriktirildi bunu da biliyorum. Ama bu sorunu bir yerinden tutup mutlak biçimde normalleştirmek gerekir. Yumuşak zeytin dalı Kürtçedir. Barışın ve toplumsal huzurun geçtiği yol da Kürtçenin özgürleşmesidir. Normalleşip ilk zemine dönmekten başka çare yok. İlk zemin de Kürtçeye inanmak ve onun devasa dönüştürücü gücüne iman etmek demektir.

 

*kurdistan24.net/tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar K24 Medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir