Parti kurma partisi

Kurd24

Açık söylemek gerekirse her birkaç yılın başında siyasetimiz tıkanır. Her seferinde başka bir şey sebep olsa da genel konu, mevcut partilerin milli meselelerde yetersiz kalması olarak görülür ve “bir şey yapmalı” duygusu hâsıl olur.

Solcusundan dincisine bu kadar çok partiye rağmen Kürtler hala milli siyaset konusunda becerikli olmadıklarına göre bu yapısal bir sorun olmalı. Bu kadar çok nüksettiğine göre ise ortada kronikleşmiş bir hastalık var demektir. 

Bu tıkanma başlar başlamaz, neredeyse aynı kişiler yeni bir parti kurulması gerektiğini söyleyerek gündem yaratırlar. Ortaya başta bağımsızlıkçı programlar dökülür, uzun telefon görüşmeleri yapılır, o olmaz diye başlayan kişi elemeleri bu da olmaz diyerek devam eder. Başta 20-30 kişiden oluşan girişimci grup kısa bir süre sonra iki elin parmak sayısına kadar düşer; sonra bir elin.

Bu arada o sert programlar legal siyaset yapılacağı savıyla yumuşar ve sonunda tek reel talebin Kürtçe anadilde eğitim olması gerektiğine kadar inilir. Neticede eldeki kişilerle de bir parti kurulamayacağı ortaya çıkar; çünkü ne entelektüel bir sermaye vardır ne de bir partiyi ayakta tutacak kadrolar ve maddi güç.

Yeni parti kurmak ile ilgili girişim karşılık bulamamışsa ya da girişimciler daha önceki tecrübelerinden bir dönemlik ders çıkarmışlarsa bu sefer ikinci seçenek devreye girer. Partiler üstü bir kongrenin, ulusal bir meclisin kurulması gerektiği ile ilgili tartışmalar başlar.

Mevcut partileri yetersiz bulan ve sırf bu yüzden bu işe girişen grup, partisiz olduklarından kendilerini de oyuna dâhil etmek isterler. Aslında aralarında teklif gelse o partilerde statükoyu korumak için elinden gelecek herşeyi yapabilecek olanlar da vardır. Zaten çoğu daha önce bir partide şansını denemiş, tutturamamış ya da dar alandaki kısa paslaşmalarda ayağına hiç top değmediği için küsmüştür.

Çok azının milli değerler sebebiyle itiraz ettiğini, eleştirdiğini, ayrıldığını belirtmekte fayda vardır. Şahıslar ile parti temsilcileri bir iki mektuptan sonra bir ilişkiye geçerler. 

Bu sefer de parti temsilcileri ile bağımsız şahsiyetlerin eşit tutulmasıyla ilgili sorunlar başlar. 500 oy alanın da ona oy verenin de eşit olduğu bir sistem!

Yine de parti temsilcileri bu konularda uzman sayılabilecek kadar tecrübeli oldukları için gelen hiçbir teklifi geri çevirmezler. Zaten bu toplantılara da mevzubahis girişim bir neticeye varmasın diye katılırlar ve tüm partiler öz tarihlerine “biz istedik ama karşı taraf oldurtmadı” diye not düşmek için bunda tavır birliğine giderler.

Öyle bir hal alır ki bu mesele parti temsilcileri dâhil herkesin beyni sulanır ve sonuçta tüm katılımcılar ambale olarak düşünemez hale gelir. Birebir görüşmeler, birkaç kişilik toplantılar, birkaç parti temsilcisinin katıldığı gidip gelmeler, devamsızlıklar, bolca not almalar,biz şöyle şöyle düşünüyoruzlar, genel başkanlara bilgi taşımakla yükümlü yardımcılar derken gruptaki partilerden en az ikisi diğerlerini atlatarak başka görüşmeler ayarlar, genel protokol imzalanmışsa dahi kendi aralarında başka bir protokol yaparlar. Onlarınki de başarıya ulaşmaz.

Sonuçta tıkanma sebebiyle başlayan girişim başka bir tıkanma yaratır ve bu sırada siyaset boşluk kabul etmediği için mevcut duruma alışılarak yeniden muhalefete dönülür. Bu sırada bir sonraki krize kadar plan rafa kaldırılır, bir adım atılmışsa ayak boşluğa düşer ve sonuçta hiçbir şey değişmez.

Bu arada Kürt kalpler kırılmış, lokomotif gücünü yitirmiş, dinamizm duvara tosladığı halde kendisinin farkına bile varmadan başını kaldıramaz hale gelecek kadar bitkin düşmüştür. Ta ki tekrar aynı arzuyla ortaya çıkana kadar. Bu yeni arzunun girişimi de geçmişteki başarısız girişimlerin çizdiği bir çerçevede yeniden başlayacaktır.

Bu durum, süreğen ve mükerrerdir.

Çünkü Kürdistani ilkeler üzerinden (Bunun çerçevesini önceki yazılarımda “Biz Kürdüz, ülkemiz Kürdistan’dır ve Kürdistan’ı Kürdistanlılar yönetmelidir” olarak formüle etmiştim) siyaset yapanlar realist değil, yeterince idealist bir şeyin siyasetini yapmaktadırlar.

Karşı tarafta ise gayet işbilir yapı/lar vardır. Mesela ana gövdeyi oluşturan yapılar amaçları her ne olursa olsun, kim tarafından ve niçin kurgulanmış olurlarsa olsunlar tüm rakiplerini alt etmşlerdir. Bu alan üzerinde de istedikleri atı koşturma hakkını elde etmişler ve arkalarına da halkın ezici çoğunluğunu almışlardır.

Beceriksiz değillerdir. Müthiş teşkilatçılık eğilimlerine sahiptirler. Hatta Kürtlerden beklenmeyecek kadar çarpıtma, algı yaratma, ahlak ya da ahlaksızlık üretme ve örgütlenme becerisine sahip oldukları için Kürt olmadıkları tezini kendileri güçlendirirler. Gece karar alır, sabah bir memur gibi uygulamaya koyarlar. Her sabah aynı saatte uyanan ve işinin başına geçen memurlar gibi.

Mesela ölümü göze alırlar. Fedaidirler, Sorgulamazlar çünkü aydın değildirler. Sorgulayanları sevmezler ve onların itibarını zedeleyerek onları kapı dışarı ederler.Fabrikasyon bir tip üretirler. Bir sistem vardır, kimin ne yapacağı ve ne diyeceği önceden kurgulanmıştır. Üretim hatası olanlar, bu fabrikanın ürettiğine benzemeyenler çöpe atılacaktır.

Neticede kırk yıl geçer ve ortada tek bir kazanım olmadığı halde halkın iman ettiği, medet umduğu ve değiştirmek istemediği, değiştirenlere öfke duyduğu bir putperestlik yaratırlar.

Hâsılı, bu aralar yine Kürt siyasetinde bir tıkanma var ve yine bazı arkadaşlar yeni parti, o olmazsa ulusal meclis yahut önce ulusal meclis, o olmazsa yeni parti o da olmazsa bir aydınlar inisiyatifi kurma çalışmalarına, tartışmalarına başlamışlar. Oysa onları bu iş için sıkıştıran ve liderliğe zorlayan bir halk kitlesi olmadığı gibi, ortada düşünen, çözüm arayan insanların fikirleriyle hareket eden, onlardan çekinen bir siyasetimiz de yok. Acı bir şekilde tecrübe edilmiştir.  

Ayrı bir ekol olarak arkadaşlarımla kitle iddiası olmayan bir fikir partisi olarak siyasete girdiğimiz son dört yılda yirmiye yakın benzer duruma şahit oldum. Yani her yıla 5 girişim düşüyor neredeyse. Yarısından fazlasının toplantılarına bizzat katıldım, gidemediklerime en az iki arkadaşım temsilci olarak katıldı ve bu işlerin böyle olamayacağına kani olduk.

Zira bizim sorunumuz parti sayımızın az olması, birlik, beraberlik ya da şemsiye-çatı örgütlerimizin olmayışı değil, siyasi kişilik ya da partiler olarak siyaset üretemememizdir.

Tıkanma olduğu kadar boşluk da var ama elini taşın altına koyabilecek kimse yok.

 

*kurdistan24.net/tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar K24 Medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.