K24 ÖZEL - HÜDA PAR: Pazarlık yapılmadan ve acilen!

Hür Dava Partisi (HÜDA PAR) Genel Başkanı Mehmet Yavuz, Kürt sorununun çözümüyle ilgili “Devlet bu meseleyi hiç kimse ile pazarlık konusu yapmadan, Kürt halkının dil ve kimlik taleplerini karşılayacak bir anayasal düzenlemeyi acilen gündemine almalıdır” dedi.

Emin Bozan

Hür Dava Partisi (HÜDA PAR) Genel Başkanı Mehmet Yavuz, Kürt sorununun çözümüyle ilgili “Devlet bu meseleyi hiç kimse ile pazarlık konusu yapmadan, Kürt halkının dil ve kimlik taleplerini karşılayacak bir anayasal düzenlemeyi acilen gündemine almalıdır” dedi.

K24’e konuşan Mehmet Yavuz, 24 Haziran genel seçimleri, Kürt sorununun çözümüne dair önerileri, 2109 yerel seçimleri ve bu seçimlerde olası ittifak görüşmelerine dair açıklamalarda bulundu.

24 Haziran seçimlerinde Türkiye genelinde 300 bin civarında oy almayı hedeflediklerini belirten Yavuz, “210 bin civarı oy aldık. Türkiye’nin her tarafından ve her kesiminden oy almış olmayı bir başarı olarak gördüğümüzü ancak beklentimizden biraz daha düşük oy aldığımızı söyleyebilirim” ifadelerini kullandı.

AK Parti - MHP ittifakının Kürt sorununun çözümüne etkisini değerlendiren Yavuz, şöyle konuştu:

“MHP’nin Kürt meselesine bakışı resmi ideoloji, yani devletin bakışı doğrultusundadır. Kürt halkının şiddetten uzak özellikle dil ve kimlikle ilgili meşru ve insani talepleri maalesef terör parantezine alınarak değerlendirilmekte ve yasakçı anlayış ısrarla devam ettirilmektedir. AK Parti’nin meseleye yaklaşımı ise bu bakış ile örtüşmeye başlamıştır. Özellikle Sayın Erdoğan’ın son dönemlerde daha da görünür hale gelen devletçi ve milliyetçi dili bunu açıkça ortaya koymaktadır.”

Kürt meselesinin yerellik ve bölgeselliği de aşarak küresel bir boyut kazandığını vurgulayan HÜDA PAR Genel Başkanı, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Meseleye ret ve inkar yönünden ısrarla yaklaşmaya devam eden bölge ülkeleri açısından çözüme kavuşturulmadıkça daha ağır sonuçlara sebebiyet vermektedir. Bu sonuçlara daha fazla duçar olmama adına şartların dayattığı bir mecburiyetle sosyal hayatta atılan adımların (TRT KURDİ, Andımız’ın kaldırılması, Kürtçe kurslarının önünün açılması vs.) anayasal güvenceye kavuşturulması noktasında bazı adımların atılabileceğine dair beklentilerimiz ve taleplerimiz var.”

HÜDA PAR olarak sahip oldukları imkânlarla parlamento dışı muhalefet görevlerini en iyi şekilde yerine getirmeye devam edeceklerini belirten Yavuz, 2019 yerel seçimlerine parti olarak katılma konusunda mutabakata vardıklarını söyledi.

2019 yerel seçimlerinde olası ittifak görüşmelerine değinen Yavuz, şunları kaydetti:

“İttifaklar konusunda 24 Haziran seçimleri ile ilgili ilkesel duruşumuzu devam ettiriyoruz. İttifaklar seçim süreçlerindeki tabiî hususlardır. Bizler de bu doğrultuda ittifak tekliflerine elbette kapımızı kapatmadığımız gibi yine kapatmayacağız. Gelen teklifleri parti ayırımı gözetmeksizin yetkili kurullarımızda değerlendirip sonuca bağlarız.”

PKK’nin “şiddeti kutsayan ve halkın taleplerini karşılamaktan uzak ultra ideolojik yapısı ve küresel güç odakları ile katlanarak devam eden girift ilişkileri; ABD’nin başını çektiği küresel güçlerin Sykes-Picot’u güncellemeye dönük İslam coğrafyasına yönelik ajandasının Kürtler ve Kürdistan’la kesişen boyutu” nun Kürt sorununun çözümünü zorlaştırdığını vurgulayan Yavuz, şöyle devam etti:

“Ayrıca Kürt nüfusu bünyesinde barındıran bölge devletlerinin ulus-devlet paradigmasından kaynaklı vehim ve korkular. Evet bütün bunlar çok boyutlu olarak birbirine karışmış durumda.

HÜDA PAR olarak Kürt meselesini adalet ve hakkaniyet noktasında çözüme kavuşturmama ile bu meseleye şiddeti ve emperyalist güç odaklarını bulaştırmayı birbirini tersinden besleyen temel yanlışlar olarak görüyoruz.”

Yavuz, devletin, hiç kimse ile pazarlık konusu yapmadan ve küresel güç odaklarının müdahil olacağı açık alanları daha fazla genişletmeden Kürt halkının dil ve kimlik taleplerini karşılayacak bir anayasal düzenlemeyi acilen gündemine alması gerektiğini belirterek, şunları ekledi:

“Bu meselede söz söyleme hakkını kendinde gören herkesin de hiçbir siyasal talebinden vazgeçmeden şiddeti bir yol ve yöntem olarak kullanmayı reddederek devlete/hükümete adım attırmaya çalışması bu halka karşı sorumluluğunu yerine getirebilmesinin başat koşuludur.”