Bir Hollywood filmindeki gibi her şey; ama değil

Kurd24

Artık her gün sayıları yüzlerle ifade edilen insanın ölümü duyuruluyor. Cenazeler kaldırılmıyor, gömülüyor. Hastanelerde yer yok ve hastabakıcılar bile hasta. Dünyanın en büyük televizyon kanalları borsadaki iniş çıkışları aktarır gibi ekranlarını ülke adlarının olduğu tablolarla dolduruyor; virüse yakalananların, iyileşenlerin ve virüsten ölenlerin sayıları durmadan değişiyor.

Haberler kötü.

Virüsün hedef kitlesindeki yaşlılar lanetlenmiş gibi sokaklardan toplanıyor, gençlerin tacizine uğruyorlar. Zaten ölmekte olanların biraz daha erken ölmemeleri için değil bu olanlar. Herkes salgını kendisine bulaştırma ihtimali olanı alnından vurarak öldürmek istiyor.

Duaların bir anlamı yok.

Kozmik bir döngüye benzetilen Kâbe etrafındaki halkada artık kimse yok. Vatikan’da Papa online ayin yapıyor. Dindarlar öfkeyle “Kutsal kitabımızda bu yazmıyor” diyorlar ve her şeyin O’ndan olduğunu unutuyorlar. İbadetler artık kul ile rab arasında. Müminler, yasaklanmış toplu ibadet yerlerine girmek için polislerle çatışıyor, kutsal mekânlarının kapılarını tekmeleyerek kırıyor ve içeriye giriyorlar. Ellerini, yüzlerini, dudaklarını bir türbeye sürüyorlar. Eve döndüklerinde ateşe düşüyorlar. Din’meyen bir cehennem ateşine.

Bir Hollywood filmindeki gibi her şey; ama değil.

Ünlü isimler, siyasetçiler, komutanlar, futbolcular, zenginler, devlet başkanları karantinaya alınıyor, testlerinin pozitif olduğunu doğrulayanlar anlık iletilerle, canlı yayınlarla hayranlarına veda ediyorlar. Karantina altındakiler tazelenmiş bir makyaj yerine solunum cihazlarıyla çektikleri selfie videolarından son anlarını, deneyimlerini aktarıyorlar. Büyük bir umutsuzlukla nerede yanlış yapıldığını hayatta kalmakta olanların tanıklığıyla anlatıyorlar. Biliyordum. Darbeler ve devrimler artık canlı yayında olacaktı ama şimdi bir de ölümleri, içine doğduğumuz medeniyetin çökme ihtimalini izliyoruz.

Yüzü gözü maske takmaktan şişmiş doktorlar, halkı her gün öldüğü halde elinden bir şey gelmediği için çıldırma noktasına gelmiş belediye başkanları, virüsün dağılması için belki de içgüdüsel olarak kendisini sokaklara vurmak isteyen gençler, bize bir şey olmaz diyen ve sosyal bir helakı sonsuza dek hak edenler… Mikrofonlar uzatılıyor. Maskeler arkasına saklanmış dudaklar ve alınlarına birikmiş ter ve tedirgin sesleriyle yetkililer rakamları açıklıyor; bir kişi ölse trajedi, bir milyon kişi ölse istatistik diyorlar. Hepsi bu kadar.

Bir Hollywood filmindeki gibi her şey; ama değil.

Sokağa çıkma yasakları başlıyor. Askerler iniyor sokaklara; akıllarında ölmemesi için dışarı çıkmaması gereken birini dışarı çıktığı için öldürmek zorunda kalma ihtimali. Evde kalmış kızlar bu yıl kesinlikle evde kalacaklarını biliyor. Oğlunun düğününde halay çekip dans etmek için on yıllar bekleyen anne ve babalar büyük bir hayal kırıklığı yaşıyor; yaşamayanlar mutluluktan ölmek için misafirlerini düğünlü bir ölmeye davet ediyor.

Herkes evine kapanıyor, herkes evde olduğu için bir tek hırsızlar evlere giremiyor. Hapishanelerden salıverilenler dışarıya çıkmak yerine evlerine kapanıyor. Tencere kapağını yahut saksafonu kapan balkona fırlıyor, ellerini savurarak virüse meydan okurcasına şarkı söylüyor ve tempo tutuyorlar ama taziyeye gidenler duvara kendi ölüm ilanlarını asıyorlar. Gökdelenler arasında garip bir ölüm bu. Evlere kapanmaktan başka çaresi olmayan ölüler yaşarken birbirlerine bakıyor…

Bir Hollywood filmindeki gibi her şey; ama değil.

Bu salgın mevcut değerler dizisinin değişikliğini bir katalizör gibi etkiliyor. Tarihin akış yönünü değiştirmeye şimdilik sadece yeltenmiş olsa da artık normal akışı hızlandırdığı ve ona büyük bir ket vurduğu bir kesinlik. Salgının sonuçları, salgının kendisinin tarihin doğal akışına ters oluşu ile doğru orantılı oysa. Tarihin akışına ters ama aynı zamanda tarihin ta kendisi. Bu yüzden mevcut ekonomik, sosyal, politik ve en önemlisi ahlaki değerler ve ilişki çarklarının içine sokulan bir çomak gibi ve olacakların mahiyeti ile ağırlığı tahmin bile edilemiyor.

Bir Hollywood filmindeki gibi her şey.

Ama değil.

 

*kurdistan24.net/tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar K24 Medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.