Mesih’in Kürdistan’ı

Kurd24

Her birkaç yılda bir mesih, mehdi ya da resul olduğu iddiasında olan birileri çıkar. Ortadoğu nedense bilinen tüm peygamberlere ev sahibi yaptığı gibi; Mesih, mehdi, resul enflasyonunun da en fazla olduğu yerdir.

Yaşlı sayılmayacak ömrüme rağmen yakın coğrafyamızda kendini ilan etmiş, ettirmiş ondan fazla serüven biliyorum. Amerika’daki Yeni Din Hareketleri ile başlayan ve Osho’nun Oregon’a yerleşmesi sonrası doruğa çıkan tarikatlar, dinler, peygamberler ve mehdilerden veya Hindistan’da iki günde bir zuhur edenlerden bahsetmiyorum bile.

Bu gözler neler görmedi ki? Canlı yayında Allah ile bağlantı kurup telefondaki izleyicisine tövbesinin kabul edilip edilmediğini bildiren İskender Evrenesoğlu mu dersiniz yoksa takipçilerinin göbek atmaları eşliğinde mehdinin tüm alametleri bende ama mehdi olduğumu söylemeyeceğim diyen Adnan Oktar mı siz bilirsiniz. Fakat benim favorim, Antalya’daki bir İngilizce öğretmeninin Mesih olduğunu iddia etmesi sonrası açığa alınması ve işsiz kaldığı için “ne yapacağım ben şimdi” dediği olaydır.

Tarih de bunlarla doludur. Mesela 1308 yılında Mehdi olduğunu söyleyen Musa adlı bir Kürt, Moğol hükümdarı Olcaytu tarafından idam edilmiştir. Diğer taraftan büyük felsefeci Sühreverdi’nin Halep fakihlerinin fetvasıyla idam edilmesinin sebebi, net bir şekilde Hz. Muhammed’ten sonra peygamber gelmeyeceğini tekrar etmemesidir; böylece yeni peygamberin gelebileceği ve Sühreverdi’nin de bu iddiada olduğu düşünülür. 22 yaşında Mesihlik iddiasında bulunan Sebatay Sevi ise 17. Yüzyılda bütün Osmanlı’da büyük bir olaya dönüşürken halen de bir kısmı Türkiye’de yaşayan Seferad Yahudilerinin geleceğini tayin eder. Sebataycılık bugün bile Türkiye’deki güncel tartışma konularından biridir.

Ne zaman biri mehdilik, mesihlik, peygamberlik iddiasında bulunsa alır düşüncelerini inceler, dinler, okurum. Her ne kadar Kürtlere çok daha erken bir zamanda Kürdistan'ın kurtuluşu için mehdi beklemekten vazgeçmeliyiz. Kurtuluş herkestedir. Kurtuluş sendedir. Bir taşı diğerinin üstüne koy, bir harf oku, birine sarıl, birine el uzat demiş ve çoğunun sahtekâr olduğunu biliyorsam da gayri ihtiyari söylediklerini eşelerim. Ne var ki her meselede olduğu gibi bu meselenin de Kürtlerle ilişkisiyle ilgiliyim. Zira bizim kıyametimiz Kürdistan’da kopmuştur ve bizi özgürlüğe götürmeyen her düşünce bizi köle olarak bırakma niyeti taşır.

Hasan Mezarcı’yı Refah Partisi yıllarından beri takip ederim ki çocukluğumda VHS kasetlerinden sohbetlerini dinlemişliğim, 1991 seçimlerinde Suruç’a bir miting için geldiğinde görüşmüşlüğüm vardır. Şimdilerde tekrar YouTube’dan denk geldiğim ve Med TV yıllarında katıldığı bir programda Mustafa Kemal’e, Kemalizm’e, cumhuriyetin kuruluş yıllarındaki politikasına ve Türkiye’nin Kürtlere karşı zulmüne dair söyledikleri çokça dikkatimi çekmişti. Cezaevine konulup çıktığında Mesih olduğunu iddia edince yazık oldu demiştim.

Son yıllarda köşesine çekilip çağın tebliğ aracı Twitter ile insanlara seslenmeye başlayınca doğal olarak tekrar gündem oldu. Açıklıkla belirtmem gerekir ki denk geldiklerim arasında Mesihlik performansı en iyi olan kişidir. Malumunuz peygamberlerin bile haramları helal kılma yetkisi yoktur. Fakat Hasan Mezarcı, en azından tutarlı davranarak İncil ve Kuran’ın (mesela Ali İmran 50) çeşitli ayetlerine dayanıyor ve Allah’ın kendisine verdiğini söylediği yetkileri kullanmaktan kaçınmıyor.

(Bu anlamıyla Mesih) Mezarcı, attığı tweetlerle kadınlar için tesettürü, haremlik-selamlık mecburiyetini kaldırdığını, Kuran’da geçen ve zina yapanlara uygulanan yüz sopa ile hadislerdeki recm cezasını iptal ettiğini duyurdu. Yayınladığı bir listeyle bağımlı olmamak ve kontrollerini kaybetmemek şartıyla alkol almayı serbest bıraktı, ardından domuz etinin yenebileceğini ve sünnetin zorunlu olmadığını duyurdu. Bütün bu gelişmeler olurken Kürtlerle ilgili ne diyecek diye bekledim. Tarzını çok da cool bulduğum ve postmodern bir mehdi tipi olan Adnan Oktar’ın çakıldığı konularda Mezarcı ne diyecek diye merak ettim.

“Hz. İsa geldiğinde bu devrin en kaliteli ayakkabılarını, en kaliteli kumaştan kıyafetlerini giyecek” diye tweet atan, birkaç gün sonra da tv programında ayakkabısının kalitesinden ve giydiği takım elbiselerin kumaşından bahseden Adnan Oktar, “Kürtleri Kürt olduğu için dışlayanlar insan değil mahlukattır. Kürt nurdur, asildir, baştacıdır. Benim üstadım [Said-i Nursi] Kürttür” diye tweet atınca da acaba “bir devlet kurmak Kürtlerin de hakkıdır” diyecek mi diye de bekledim.

Ne var ki o çıkıp yine programında o sıralar Türkiye’yi böldürmemeliyiz minvalinde açıklamlarla gündem olmuş Öcalan’ın mehdiyetin emrinde olduğunu söyledi. Başka bir meselede de “HDP önce PKK ve bölünmeye karşı net tavır alacak, bölgeden PKK’yı tamamen temizleyecek, o zaman kendileriyle iftihar ederiz. S. Demirtaş efendi, nezih bir insan ama mutlaka Türkiye’nin üniter yapısını savunmalı. O zaman başbakan da olsun, milletimiz iftihar eder” demişti. Sonra Türkiye’nin hengamesinin arttığı bir devirde Adnan Oktar ve kedicikleri derdest edilince, fotoğraflarda saçlarının dip boyası gelmiş bir mehdi gördük. O sırada Türkiye, Rahip Brunson’u ABD’nin zoruyla serbest bırakmıştı; yani Mehdi içerde, Papaz dışarıdaydı.

Mezarcı da ne söyleyecek diye bekledim. 2019 Ekimi’nde Twitter hesabından şöyle bir tweet attı: “Arap, Fars ve Türklerin devletleri var, ama kürtlerin devleti yok. Kürt problemi, Kürtlerin temsil edileceği eyalet veya özerklik gibi federatif yapılarla çözülmedikçe, bölünme kaçınılmaz olur. Arap, Fars ve Türkler kürt problemini küresel güçlere çözdürmemeli, kendileri çözmelidir.”

Yani görüldü ki “Mesih” de adaletsiz davranıyordu çünkü Türklük kültürünün suyundan içmişti. Türk, Fars ve Arap isimlerini özel isim oldukları için ilk harfleri büyük olacak şekilde yazan Mezarcı, Kürt ismini her seferinde küçük yazdığı gibi; herkese helal olan Kürtlere de helal olsun diyemiyordu. Bırakın Mehdi’yi, Allah’ın Adil ismine iman etmiş müminlerden herhangi biri bile madem Türklerin, Arapların, Farsların devleti var o halde Kürtlerin de devleti olmalı demeliyken o da kalkmış Kürtler için eyalet-özerklik diyor ve Kürtlerin sorununun küresel güçler tarafından çözülmesine karşı çıkıyordu. Topu Türk, Fars ve Araplara atıyor ve onların zaten bin yıldan fazladır Kürdistan’a karşı nasıl bir adaletsizlik içinde olduklarını görmezden geliyordu.

Peygamberlerin hükmünü ilga edebilen, zihnindeki Türklüğü ilga edemiyordu. Kaç gündür haramları helal ediyorum diye ortalıkta dolanan, tesettürü zorunluluktan çıkarıp zinaya cezayı iptal edebilen, alkolü ve domuz etini serbest kılabilen Mesih’in bile zihni Kürtlere en fazla Türkçü liberal bir partinin bile önerebileceği özerklik-federasyonla sınırlandırılmıştı.

Din ki toplumların en katı, aşılması en zor, değiştirilmesine dair teklifin en tehlikeli olduğu alandır. Sizi ipe götürür; Zira Allah’ın kabul görmüş hükümlerine kasteder ve toplumsal kabulün sinir uçlarına dokunur. Buna kafa tutabilenlerin, mesele Kürtlerin hakları olunca çakılmaları ilginçtir; çünkü Türklük, artık dinlerin hükmünden bile daha güçlü hale gelmiştir.

 

 

*kurdistan24.net/tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar K24 Medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.