Yılmaz Güney’in arkadaşı: Kürt ve Kürdistan motifi Güney’in sinemasında hep var olmuştur

Kürt sinemacı Yılmaz Güney’in 86. doğum yıldönümü için İstanbul’da Güney Dergisi tarafından “Yılmaz Güney bizimle” “Yilmaz Bi Me Re Ye”paneli düzenlendi.
Temel Demirer
Temel Demirer

Ercan Dağ-İSTANBUL

Yılmaz Güney’in yaşamı ve sinemasının anlatıldığı belgesel gösteriminin yapıldığı panele eşi Fatoş Güney, çok sayıda sinemacı arkadaşı ile CHP ve HDP’li siyasetçi katıldı.

Yılmaz Güney’in yaşamı üzerine bir film projesi üzerine çalıştıklarını belirten Fatoş Güney, “Yılmaz büyük bir sinemacıydı ve hayali devrimdi. Bir Yılmaz Güney müzesi kurulmasını istiyorum. Bunun için çalışıyorum” dedi.

Fatoş Güney

K24’e konuşan Fatoş Güney şunları söyledi:

“Yılmaz Güney’in ölümü üzerinden neredeyse 39 yıl geçti ve bunca geçen yıllara rağmen ona gösterilen ilgi, sevgi beni çok mutlu ediyor. Yilmaz her zaman halkının yanındaydı, yüreği hep halkı için çarpıyordu. Gerçekten Yılmaz Güney şan, şöhret, servet her şeyi bir kenara koydu. Biz dahil ailesinin çocuklarının hiçbir şeyini devrimci mücadeleden daha önde görmedi. Herşeyden önce o büyük bir sinemacıydı. Hayali devrimdi. Onunla ilgili bir müzenin olmasını istiyorum ve bir film projemiz var onunla ilgili inşallah gerçekleşecek.”

Yılmaz Güney’in Kürt kimliğine vurgu yapan ve Yılmaz Güney sinemasını bir isyan sineması olarak niteleyen arkadaşı yazar Temel Demirer, “Yılmaz Güney’in sinemasına dair bana göre iki tane motif öne çıkarılmalıdır. Birisi toplumsal gerçekçi sinemacıdır. Bir diğeri de Kürt sinemasıdır” dedi.

“Yılmaz Güney’in filmlerine dikkat ettiğinizde çok açık söylüyorum Kürt ve Kürdistan motifi her zaman bir düzeyde veya bütüne ilişkin olarak vardır ve hep var olmuştur” ifadelerini kullanan Demirer, şöyle devam etti:

“Örneğin Adanalı faytoncu Kürt karakterinden tutun ta Sürü filmine kadar ki bana göre Sürü bir vuruş noktasıdır. Sürü filmi Yılmaz Güney’in Kürdistan öyküsüdür, o öykü Kürdistan’ı anlatırken hemen yanı başında Kürdistan sorunun çözümüne dair de çok önemli bir ipucu vermektedir. Örneğin atına binip atını Kürdistan’a doğru süren süvari Kürdistan sorununun düzen sınırları dışındaki çözümünün en iyi şiirsel anlatımıdır. O halde şunu görmekte hiç sakınca görmüyorum. Toplumsal gerçekçi, Kürt ve şiirsel bir sinemadır Yılmaz Güney. Kimileri, ‘Ağıdın sineması der’ ben buna katılmıyorum. Yılmaz Güney, isyanın sinemasıdır. Dik duran diklenenlerin sinemasıdır. Yılmaz Güney yıllar önce benimde katıldığım 1984’te Paris’teki Newroz merasimi konuşmasında net biçimde bunu ifade etmişti. Elbette İtalyan, Latin Amerika sinemasının evrensel sinemanın etkileri vardır onda ancak Yılmaz Güney’i bunlarla tanımlamak Yılmaz Güney ve sinemasına haksızlık gibi geliyor bana.”

“Yılmaz Güney dik durup diklenen bir Kürttü” diyen Demirer, Güney ile olan bir anısını şu sözler ile anlattı:

“Yılmaz’ı kaybetmeden önce onun ile Strazburg’a yaptığımız uzun yürüyüşten bilirim, kanserli birinin dik durup belirlediği hedefe doğru yürümesi, kendisine yardım etmek isteyenleri itmesi bana onun dik duruşlu olduğunu anlatmaktadır. Dizleri üstüne çöken, uzlaşmacı Kürtlere hiç benzemezdi. Onun hayalindeki Kürtlük, onun hayalindeki Kürdistan devrimcilerin olması gereken formülasyonun bizatihi kendisiydi. O günlerde Kürtler, bugünlerde devrimciler, sosyalistler, komünistler Yılmaz’ı yeniden anımsamalıdırlar. Sinemasından dik durup diklendiği ana kadar.”

Hapishanede iken yazdığı Yol filmi ile 1982’de Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye ödülü alan ve Cegerxwîn, Abdurrahman Şerefkendi gibi Kürt şairler ile Paris Kürt Enstitüsü’nü kuran Yılmaz Güney 1984 yılı Mart ayındaNewroz kutlamasında “Bağımsız Kürdistan” konuşması yaptı:

"Arkadaşlar! Acı, baskı, yoksulluk, kan ve gözyaşı Kürt halkının kaderi değildir. Biz bu kaderi reddediyoruz! Bu kaderi tanımıyoruz! Biz, dört bir yandan işgal edilmiş bir sömürge ülkenin çocukları değil; bağımsız, birleşik, özgür bir Kürt ülkesinin, Kürdistan'ın çocukları olmak istiyoruz! Ve biz kendi toprağımızda, kendi bayrağımızın altında özgür ve bağımsız olmak istiyoruz! Arkadaşlar! Bugün Kürdistan'ın çeşitli kesimlerinde, dağlarda, ovalarda, faşist zindanlarda sömürgecilerin baskı ve zulümlerine karşı dövüşenlerin, dövüşerek ölenlerin amacı da bu! Biz; dövüşerek ölenlerin, bu uğurda şehit düşenlerin anısını kalbimizde ve mücadelemizde yaşatıyoruz.”