Kürt siyasetçilerinin yeniden düşünme zamanı

Kurd24

Koronavirüs Çin’de başladı, kısa bir süre içinde dünyaya yayıldı. Küresel bir sorun haline geldi. Bundan dolayı Dünya Sağlık Örgütü (WHO) kısa bir zaman öce salgının küresel hale geldiğini açıkladı. Mücadelenin de küresel boyutta olması gerektiği otoritelere önerildi.

Biz Kürtler de bu konuda payımıza düşeni aldık. Kürdistan Bölgesi’nde hükümetimiz koronavirüsle mücadeleyi sürdürüyor. Hiç şüphe yok ki hükümetin aldığı tedbirlere Kürdistanlılar aynen uymalıdır. Bu tedbirlere uymak sadece kişisel sağlıklar için değil, toplumsal sağlığın korunması için de gerekli bir şarttır. Bu konuda popülizme ve duygusallığa prim verilmemelidir.

Aynı şekilde dünyada, İran, Türk, Suriye devleti bünyesinde yaşayan Kürtlerin durumu koronavirüs konusunda farklılık göstermektedir.

ABD ve Avrupa’da Kürtler o devletlerin kendi vatandaşları için açıkladıkları tedbirlerden ve politikalardan yararlanmaktadırlar. Kürtlerin bu tedbirlere uyması, koronavirüsün zararlarını azaltmak ve yenmek anlamında önemli olacaktır.

Türk devleti bünyesinde salgından korunmak için WHO’nunn önerileri doğrultusunda tedbirlerin alındığı genel anlamda bir olumluluk olarak görülmektedir. Biz Kürtler de bu tedbirlere yoksul ve sömürge koşullarda yaşayan bir millet olarak daha çok dikkat etmeliyiz. Hatta denilebilir ki bizim kişisel çabalarımız ve tedbirlerimiz daha önemli olacaktır.

Suriye’nin içinde bulunduğu savaş, etnik ve mezhepsel temizlik, yoksulluk, otoritersizlik nedeniyle koronavirüs konusunda çok büyük tehlikeleri barındırmaktadır. Suriye devleti, bütün vatandaşları için tedbir alacak durumunda değildir. Kürtlerle ilgili hiç bir tedbir alma güce sahip değildir. Kürtlerin kendi çabalarıyla koronavirüsten korunması gerekir.

İran devletinde de belirsizlikler, bilim dışı uygulamalar, davranış ve düşünce kalıpları var. İran’da Kürtlerin büyük bir tehlike ile karşı karşıya olduğunu söylemek doğru olacaktır.

                                   *****

Koronavirüs salgını, “küreselleşme son bulmuştur” teorisini alt üst etti.

Hiç şüphe yok ki “küresel bir insanlık düşmanı” varsa, o zaman küresel ve yerel anlamda bu düşmanla savaşmak lazım.  Ne yazık ki küresel anlamda hazırlıklı olunmadığı, küresel anlamda WHO dışında güçlü ve uygulamacı küresel sağlık örgütleri olmadığı için yerel anlamda bu salgınla savaşılıyor.  

Koronavirüs, devletleri, hükümetleri, devletlerin sağlık sistemlerini,  bireylerin sağlık konusundaki düşünce ve davranışlarını sınava tabi tutuyor, sorguluyor. Devletlerin, hükümetlerin, devletlerin sağlık sistemlerinin, bireylerin sınavdan geçip geçmeyecekleriyle ilgili güne dair veriler olmasına rağmen, asıl sınav sonuçları bir dönem sonra belli olacak. Ama devletler, hükümetler, sağlık sistemlerinin sınavdan geçip geçmeyeceklerini beklemeden, siyasal hesap gözetmeden yapılacaklar önem taşıyor.

Sağlık, insan varlığını, yaşam hakkını doğrudan ilgilendiriyor. Koronavirüste insanın hayatını tehdit ediyor. Bundan dolayı koronavirüse karşı mücadele siyaset üstü, insan öne alınarak düşünülerek ele alınmalı ve hareket edilmelidir. Bu konu istismara gelmeyecek kadar hayati bir konudur.  Vicdani ve sorumlu davranmak herkesin görevidir.

Neticede biz bireyler olarak kendimize düşenleri ertelemeden, vurdumduymazlığa düşmeden yaparsak; devletlerin, hükümetlerin, devletlerin sağlık sistemlerinin sınav kriterlerini da belirlemiş oluruz.

Bu küresel ve insanlığın başına bela olan salgının gelecekte toplumsal ve kişisel sağlık devrimine, yapılanmasına yol açacağını öngörüyorum. Şimdiden alışılmış sağlık düşünce ve davranış kalıplarımızı değiştirmeliyiz.

Toplumsal sağlığı ancak böylece koruyabiliriz. Toplumsal sağlığı korumak hepimizin görevidir.  Toplumsal sağlığın korunması aynı zamanda kişisel sağlıkların da korunması anlamındadır. Bu sorumluk ve tarihi anlayış içinde hareket etmeliyiz.

Koronavirüs öldürmez, bizim dikkatsizliğimiz ve vurdumduymazlığımız öldürür. Sağlık otoriteleri tarafından önerilen tedbirlere yüzde yüz uyalım ve tatbik edelim.

                                   *****                                       

Kuzeyli Kürtler içinde doğal olarak Türk devlet sistemi içinde sağlık ve siyasi otoriteler tarafından “evde kalma” önerilmektedir. Tabi ki 65 yaş ve üstü olanlar hakkında “sokağa çıkma yasağı” var.

Salgının yarattığı bu sonuç hem olumsuz ve hem de olumludur. Salgının dezavantajlar yarattığı gibi, fırsatlar yarattığı da tartışmasızdır. Bu dönemde bu fırsatları mutlaka iyi kullanmalıyız.

Bu “evde kalma” koşullarında yeteneklerimizi daha fazla geliştirme olanağı bulabiliriz. Zihin tembelliğinin atılması konusunda önemli olanaklar yaratabiliriz.

Kürdistan’ın kuzeyinde siyaset sınıfı büyük çoğunluğu 65 yaş ve üstü teşkil etmektedir. Bu siyaset sınıfı on yıllardır dar siyaset pratikçiliğini sürdürmektedir. Kendini değişime, yeniden düşünmeye ve yeniden üretmeye kapatmış durumdadır. Vizyonsuzluk hastalığına yakalanmıştır.

12 Eylül 1980’den sonra bu vizyon darlığı fazlasıyla başladı. Bunu siyaset sınıfı görmedi. Ya da görmesine rağmen yapması gereken değişikliği yapamadı. Gelinen noktada bir vizyonsuzluk, statükoculuk, gerilik, birikimsizlik siyaset sınıfının ana karakterleri haline geldi.

Özellikle de 1989’dan sonra dünyadaki değişiklikleri anlamadılar. O değişikliklere göre kendilerini donatıp, gerekli adımları atmadılar, atamadılar.

Kuzeyli Kürtlerle ilgili “sokağa çıkma yasağı”  ve “evde kalma” kararı ve statüsü, onların yeniden düşünmesi için bir fırsat olmalı. Bu fırsat iyi değerlendirilmelidir. Siyaset sınıfının anlamsız ve işlemez olan limanlardan uzaklaşmasını, dönemin ihtiyaçlarına cevap verecek yeni limanlar bulmaları ya da yeni limanlar inşa etmeleri gerekir.

Anlaşılıyor ki, koronavirüsten sonra, dünya yeni bir dünya olacak. Yeniden bir dünya yapılanması ile karşı karşıya kalacağız. Süper güçlerin yerlerini değiştirmesi, yeni bazı güçlerin ve devletlerin dünya çapında öne çıkması söz konusu olabilir. Bu da millet olarak biz Kürtler, Kürt aydınları, Kürt siyaset sınıfı için yeni bir durum olacak.

Biz, geçmiş tarihi dönemlerin arkasında kaldık, yeni dönemlere ayak uyduramadık, yeni döneme uygun donanamadık. O dönemleri anlama, ona göre yapılanma olanağı bulamadık. Yeni dönemde de geç kalmamalıyız. Eğer yeni dünya düzeni ve yapılanmasında geç kalırsak, ona uygun düşünce, davranış kalıpları, projeler geliştirmez, yapılanmazsak millet olarak, halen devlet sahibi olmayan bir millet olarak geleceğimiz kararacaktır.

Onun için hiç işi karmaşıklaştırmadan, zihnimizi zorlayarak, gerçekle yeni dünya felsefesi arasından bağ kurarak ezber bozucu soruları kendimize sorarak, bir öğrenci gibi cevaplamaya çalışmalıyız.

En önemli anahtarımız, özgürce ve sınırsızca düşünmedir. Zihinsel vesayetlerden kurtulmadır.

 

*kurdistan24.net/tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar K24 Medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.