Kürdistan’da gündem, bir duruşma ve bir savunma…

Kurd24

Kürdistan’da gündem oldukça yoğundur. Gündem konularının tümü de birbirine bağlı temel konuları içeriyorlar.

Kürdistan’da saldırılar da devam ediyor. PKK, Kürdistan Bölgesi’ni yıkma tavrından ve stratejisinden vazgeçmiş değil. Bu amacına ulaşması için Haşdi Şabi gibi her türlü karanlık terörist güçler ve sömürgeci devletlerle ilişki kuruyor. PKK’nın bu statüsüne bağlı olarak Türk devleti Kürdistan Bölgesi’ndeki operasyonları sürekli hale getirmekle kalmadı, birçok bölgede askeri üs kurmayı sağladı.

******

Kürdistan’ın batısında Kurdistan24 televizyonun büroları kapatılmıştı. Bu yasaklamaya karşı günlerdir tepkiler ve protestolar devam ediyor. Bir tepki de ABD’deki Yabancı Gazeteciler Platformundan geldi. Bütün Kürtlerin de bu yasaklamaya karşı çıktığı da biliniyor. Ama demokrasi, insan hak ve özgürlükleriyle, hukukla alakası olamayan Kürdistan’ın batısındaki güçler anti-demokratik tasarruflarını derinleştiriyorlar.

******

Kürdistan’ının batısında KDP-S ve ENKS üyesi olan Emin İsa, Kürt yazarı Jan Dost kardeşimin “Yapılan Diyarbakır Zindanındaki barbarlığı aştı” dediği barbar bir metotla katledildi. Ama sevindirici olan bütün Kürdistan parçalarındaki Kürtler ve dünyadaki Kürtler, Kürt örgütleri, siyasi partileri, tüm kurumları bu katliam karşısından duyarlı oldular. Sorun uluslararası bir sorun, ulaştı.

******

Şengal’de trajedi devam ediyor. Şengal’de halk, terör ve hukuk dışı güç odaklarının baskı ve şiddeti altında yaşamını sürdürmek zorunda kalıyor. Şengal Anlaşması gereği, Şengal’i terk etmesi gereken, PKK, Haşdi Şabi, diğer yasa dışı güçler Şengal’i boşaltmamakta direniyor. Daha dün yine karı-koca iki insanımız katledildi.

******

Hewlêr havaalanına saldırı sürekli hale gelmeye başladı. Uluslararası Erbil Havaalanı’na bir insansız hava aracıyla (İHA) saldırı gerçekleştirildi. Kürdistan Anti-Terör Birimi’nin açıklamasına göre saldırı saat 23.30 sularında bomba yüklü bir İHA ile yapıldı. Irak Şefaqnews haber ajansına konuşan Esayib Ehli Hak milisleri politbüro üyesi Seed Said, Erbil’e düzenlenen saldırının en son ABD’nin Irak ve Suriye sınırındaki Haşdi Şabi milislerine yönelik hava saldırısına misilleme olarak düzenlendiğini açıkladı.

Saldırı için açıklanan gerekçe, suni ve görünür gerekçedir. Oysa Hewlêr havaalanına saldırı Kürdistan Bölgesi’nin yıkılmasına yöneliktir. Kürdistan Bağımsızlık Referandumundan sonra Kerkük’ün işgali ile başlayan stratejinin devam ettirilmesidir.

BİR DURUŞMA VE BİR SAVUNMA

Kurdista24’te 19 Mayıs 2019 yılında yazdığım bir makalemden dolayı soruşturma başlatılmıştı. Sorguda ifade alındıktan sonra Cumhuriyet Savcısı davanın açılması için iddianame tanzim ederek mahkemeye gönderdi. Mahkemede iddianameyi kabul ederek davanın açılmasına karar verildi.

07.07.2021 Tarihinde duruşma bir saat gecikme ve gerilimle başladı. Mahkemeye yazılı ve sözlü görüşlerimi sundum. Savcının mütaalasını hazırlaması için duruşma 8 Kasım 2021 tarihine ertelendi. Duruşma başlamadan önce Diyarbakır Mahkemesinin önünde Kurdistan24 televizyonu canlı yayın yaptı. Televizyonda davanın muhtevasına, duruşmada dile getireceğim görüşlerimin kısa bir özetini sundum.

Duruşmada hiç avukat bulunmadı. Bu kesinlikle yanlış anlaşılmasın. Bu avukat arkadaşlarıma bağlı bir eksiklik değildi. Ben bu korona koşullarında ve Diyarbakır’ın yakıcı sıcağında onlara zahmet vermek istemedi. İlk duruşmada yapılacak fazla bir şey yoktu. Bir hukukçu olarak benim de çözeceğim işlerdi. Yoksa bütün davalarda başta Avukat Sabahattin Korkmaz olmak üzere Avukat Sedat Çınar her zaman yanımda oldular, duruşmalarıma katıldılar.

Duruşma ile ilgili bilgiyi sosyal medyadan verdim. Kürdistan’da ve yurt dışında birçok değerli arkadaşım ve dostum yazarak ve telefon ederek desteklerini sundular. Hepsine teşekkürlerimi sunuyorum. Bütün Kürt yurtseverleri, dostlar ve arkadaşla iyi ki varsınız.

Kürtlerin statüsü sonuna kadar böyle devam edemez. Milletimiz mutlaka bir gün kazanacak. Özgürlüğüne, bağımsızlığına ve devletine kavuşacak.

Mahkemede sözlü ve yazılı açıklamalarda bulundum. Savunmam 10 sayfadan oluşur. Bir kesimi aktarıyorum.

******

()

Cumhuriyet Savcısı, Kemalistlerin Kürtler hakkındaki bakış açsından hareket ediyor. Kürtleri, millet olarak yok sayıyor. Kürtlerin milli değerlerini yok sayıyor. Türklerin milli değerlerini, Kürtlere ait değerlermiş gibi ele alıyor. Bundan dolayı benim 19 Mayıs Gençlik Bayramı hakkında yazdıklarım suç kabul ediyor. Toplumun bir kesimini, bir başka kesimine kin ve nefrete teşvik etme olarak tanımlıyor. Yani tarihsel, toplumsal, sosyolojik bir tespit yapmak halkı kin ve nefrete teşvik etmek olabilir mi?

Ben bir gerçeğe işaret ediyorum. Diyorum ki 19 Mayıs Gençlik Bayramı Kürt gençlerinin bayramı değildir.

Bu yaklaşım, aynı zamanda bir tarih bilincinin yerleşmesi ve Kürt gençlerinin çarpık kimlik sahibi olmadan Kürtlük kimliği üzerinde gelişmesini sağlamaktır. Kürt gençlerinin kendi ulusal kimlik değerleri etrafında gelişmesi ve eğitilmesi, Türk milleti gençleriyle ve diğer dünya gençleriyle daha doğru ve anlamlı diyalog içine girebilirler. Kendilerinin de sağlıklı gelişmelerini sağlayabilirler.

Kürdistan ve Kürt milleti sömürgeci dört devlet tarafından parçalanmış ve bütün milli, egemenlik, iktidar hakları gasp edilmiştir. Kürt milletinin de her millet gibi bağımsız olma, özgür olma, kendi devletini kurma, kendi ülkesinde ve toprağında egemen olma hakkı vardır.

Kürt milletinin bu hakları, sömürgeci devletler tarafından gasp edilmiştir. Kürt milletinin her evladının ve ferdinin bu hak gaspına karşı çıkması ve bunların kazanılması için mücadele etmesi gerekir. Kürt milletinin bir evladı olarak bu hak gaspına karşı çıkmak ve bu hakların kazanılması için mücadele etmek benim de tartışılmaz görevimdir.

Bu bağlamda ben Kürt millet davasının 60 yıla yakın bir hizmetçisiyim. Milletime bu hizmetten dolayı her şeye katlanmaya hazır oldum ve katlandım. Bundan sonra da bu hizmetin gereklerinin getirdiği riskleri omuzlamaya hazırım.

Bundan dolayı Cumhuriyet Savcısının gerçeklerle bağdaşmayan, Kürt milletinin varlığını ve haklarını ret eden; Kürtleri Türkleştirme devlet siyasetinin taşeronu olması beni/bizi bu hizmetten geri tutamaz.

Benim düşüncelerim Kemalist değer yargılarına, Türk devleti kapsamında Kürtlerle ilgili olarak çarpıcı ve sarsıcı görüşler niteliğinde olabilirler. Bunun yanı başından tarihsel olarak oluşmuş olan ezberleri de zorlayıcı ve hatta bozucu nitelikte fikirler olabilir. Mevcut statüyü, devlet yapısını karşı alma özeliğinde de olabilirler. Ama bunların hepsi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin, diğer ilgili uluslararası sözleşmelerin ilgili hükümlerine uygundur. Düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamındaki görüşlerdir. Şiddeti ve terörü de teşvik edici değildir. AİHM ve ABD Federal Mahkemesinin bu konuda verdikleri çok önemli kararlar vardır.

Bütün bunların üstünde benim düşüncelerim doğal hukuka, milletlerin meşru haklarına, insanlığın çıkarlarına hizmet etmektedir.

Bu düşüncelerin Türk devlet hukuk tarafından yasaklanmış olması, bu görüşlerimin doğru olamadığı, hukuka, adalete, eşitliğe uygun olmadığı anlamına gelmez. Bu nedenle hukuka sığınmadan Kürt milletinim milli, sosyal siyasal, kültürel bilumum haklarını savunmak benim için önemlidir. İktidarların, sömürgeci devletlerin parametreleri içinde hareket etmek zorunda kalan savcı ve hâkimlerin kararların benim için hiçbiri kıymeti yoktur.

Ben, Kürtleri yargılayan Türk mahkemelerini meşru görmüyorum. Aldığı kararları da hukuki ve meşru olduğunu/olacağını düşünmüyorum.

Bu yargılamalar Kürt olmamdan, Kürt milli haklarını savunmamdan, önceleri sosyalist şimdilerde sosyal liberal demokrat bir Kürt milliyetçisi olmamdan dolayı hep yargılandım. Şimdiden bu nedenle yargılanıyorum. Yoksa yazdığım makale sadece bir gerekçe.

 

*kurdistan24.net/tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar K24 Medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir