K24 ÖZEL - Kürt yetkili: 1 saatlik ömrümüz bile kaldıysa…

16 Ekim olaylarıyla birlikte Irak Ordusu ve Haşdi Şabi milisleri tarafından ele geçirilen sözkonusu bölgelerde DAİŞ tehdidi yeniden ortaya çıktı.

İhsan Yalın

Irak Anayasası’nın 140’ıncı Maddesi kapsamına giren ve “tartışmalı bölgeler” olarak tanımlanan Kürdistan idaresi dışında kalan Kürdistani bölgelerde DAİŞ tehdidinin ortaya çıkmasıyla halk, Peşmerge Güçleri’nin dönüşünü istiyor.

16 Ekim olaylarıyla birlikte Irak Ordusu ve Haşdi Şabi milisleri tarafından ele geçirilen sözkonusu bölgelerde DAİŞ tehdidi yeniden ortaya çıktı.

DÜNDEN BUGÜNE ‘TARTIŞMALI BÖLGELER’

Saddam Hüseyin döneminde “Araplaştırma” politikası çerçevesinde, günümüzde Musul’un merkezini oluşturduğu Ninova vilayetinin kuzey bölgesi ile Kerkük ve çevresini kapsayan bölgelerden Kürtler göçettirildi. Yerlerine ise Araplar yerleştirildi.

2003’te Baas rejiminin devrilmesi sonrası yazılan Irak Anayasası’nda (140’ıncı Madde) Kürtler’le Araplar, bu bölgelerin Erbil’e mi Bağdat’a mı bağlanacağı konusunu referanduma bağladı. Buna göre bu bölgelerde en kısa zamanda referandum yapılacak ve gelecekleri böyle belirlenecekti. Ancak Bağdat bu maddeyi uygulamaya hiçbir zaman yanaşmadı.

Irak güvenlik güçleri (ordu ve Federal Polis) ve Peşmerge Güçleri tarafından güvenliği sağlanan bu bölgelerde, 2014 yılında DAİŞ tehdidi çıkınca durumlar değişti. Iraklı güçler bölgeyi savunmadan çekilirken, Peşmerge Güçleri görevini sürdürdü.

DAİŞ’le savaşın sonuna gelindiğinde ise Kürtler Eylül 2017’de bağımsızlık referandumuna gitti. “Tartışmalı bölgeler”de halk “Evet” dedi. Sonucu tanımayacağını belirten Bağdat yönetimi, saldırıya geçerek buraları ele geçirdi.

SINIRLAR VE NÜFUS

Kerkük vilayetinin tamamı, Diyala'nın Xanekin ilçesi ve ona bağlı Gulala (Celavla), Sadiye, Karatepe kasabaları, Salahaddin'in Xuhurmatu (Tuzhurmatu) ilçesi ve Musul'un Şengal, Hemdaniye, Tılkef ve Mahmur ilçeleriyle Zummar, Sinun, Rabia, Başika ve Gwêr kasabaları 140’ıncı Madde’nin ana hatlarını oluşturuyor.

Şengal’de nüfusun büyük çoğunluğu Ezidi Kürtler, Hemdaniye ve Tılkef’te ise Hristiyanlar. Bölgede Türkmenler de bulunuyor.

25 Eylül’de yapılan referandumda bu bölgelerde nüfusun tamamına yakını “Evet” dedi.

12 Mayıs 2018’de yapılan Irak genel seçimlerinde ise 7 sandalye kazanan KDP, Ninova’da 2’nci parti oldu.

Kürdistan’ın Irak’la doğal sınırlarının bir kısmını ise Hemrin Sıradağları oluşturuyor.

PEŞMERGE DÖNECEK Mİ?

K24’e konuşan Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) Politbüro Üyesi ve Erbil’in Soran İlçe Teşkilatı Sorumlusu Ali Awni, Iraklı güçlerin bu bölgelerdeki varlığını “işgal” olarak tanımlıyor:

“Bu bölgeler, Irak Anayasası’nda ‘tartışmalı bölgeler’ olarak tanımlanıyor. Bize göre mevcut haliyle Irak tarafından işgal edilmiş bölgelerdir. 15 yıldır, bu konunun anayasaya göre çözülmesi gerekiyordu. Irak hükümeti pratikte, 140’ıncı maddeyi uygulama kabiliyetine sahip olmadığını ya da uygulamak istemediğini göstermiştir. Her iki durumda da bunun hesabını yargı karşısında vermek zorundadır.”

“Bizim temel şartımız bu maddenin uygulanmasıdır” diyen Ali Awni, Aksi takdirde gerek komşu ülkeler gerekse de ABD ve Avrupa, sonuca rıza ve tahammül göstermelidir. Nasıl üstümüze geldiklerini, asker yollayıp sınırları kapattıklarını gördüler” diye ekledi.

Ali Awni, “Bu anayasa sırf yazılmak için değil, aynı zamanda uygulanmak için yapıldı. Millet de oy vermiştir. Peşmerge bütün yetkileri ve onuruyla bu bölgelere dönebilmelidir. Irak Ordusu’nun boyunduruğu altına girmezler. Haşdi Şabi adı altında getirdikleri yasadışı güçler o bölgelerden çıkmalıdır” diye belirtti.

Peşmergenin dönmesiyle ilgili tartışma ve görüşmeler hakkında ise Ali Awni, şu değerlendirmede bulundu:

“Anayasa uygulandığı takdirde, bugün nasıl ki Erbil, Duhok ve Süleymaniye’nin güvenliği sadece peşmerge tarafından sağlanıyorsa, o bölgelerin de güvenliği peşmergenin elinde olacaktır. Peşmerge Güçleri oralarda olduğu süre boyunca DAİŞ yoktu. Haşdi Şabi gibi yasadışı, bir milis örgütü getiriliyor, ki birçok gruptan oluşuyor, varlığı yasal değildir. Federal polis ya da ordu güçleri orada bulunursa, koordinasyon içinde olabiliriz. Ayrılmadığımız sürece bunu yapabiliriz.”

DAİŞ YENİDEN SAHNEDE

Özellikle son haftalarda DAİŞ’in, daha önce kontrolünü kaybettiği bölgelerde yeniden saldırılara geçtiği haberleri basına daha çok yansımaya başladı.

Terör örgütünün, eski gücüne ulaşamayacağı hakkında kesin yorumlar yapılıyor ancak, istikrar ortamının bozulmasıyla yeni bir göç dalgasının yaşanacağı tehlikesi de gözardı edilmiyor.

DAİŞ’le mücadele süreci boyunca bölgeden önemli istihbarat bilgileri paylaşan KDP Musul Teşkilatı Sorumlusu İsmet Receb, Kerkük ve Musul’a bağlı bölgelerin büyük bölümünde güvenlik sorunu yaşandığını söylüyor.

K24’e konuşan İsmet Receb, bu durumun, Iraklı güçlerin zayıflığından kaynaklandığı görüşünde:

“Irak Ordusu ile Haşdi Şabi arasında koordinasyon olmaması da bir etkendir. Haşdi Şabi’nin Ninova Ovası’nda yaptıkları, DAİŞ’inkinden pek farksız değil. Onlar gibi düşünmeyen insanlarla uğraşıyorlar. Bazı bölgelerde aylık vergi zorunluluğu getirmişler. Alınan parayı Haşdi Şabi’ye bağlı gruplar, kendi aralarında paylaşıyor. Kürdistan Demokrat Partisi’nin (KDP) tabanının olduğu bölgelerde siyasi faaliyetler engelleniyor.”

HALK KİMİ İSTİYOR?

Receb, Musul ve çevresinde DAİŞ’in uyuyan hücrelerinin harekete geçtiğine işaret ederek, “Güvenlik güçleri de DAİŞ’e bağlı bazı grupları çökertti ancak yine de güvenlik tam anlamıyla sağlanabilmiş değil. 2003’te Baas rejiminin çöküşünden sonra bu bölgelerde peşmerge güvenliği sağladı. Halka iyi muamelede bulundukları için halkın peşmergeye yaklaşımı da hep olumlu oldu. Haşdi Şabi Musul’da özellikle zenginlere yöneliyor, onlardan haraç alıyor” diyor.

“Irak yönetiminde boşluk var ve bu boşluk başta DAİŞ olmak üzere terör gruplarına hareket alanı sağlıyor” diyen Receb, peşmergenin dönüşü hakkında ise şu değerlendirmeyi yaptı:

“Peşmerge Güçleri tek başına bu bölgelere dönmez. Koalisyon güçleri, Irak Ordusu ve Haşdi Şabi’yle bir koordinasyon olmadan dönülmez. Bu da Bölge’nin çıkarları doğrultusunda olacak.”

MUSUL NE DURUMDA?

K24’e konuşan KDP Musul Basın Sorumlusu Said Memuzini de, DAİŞ’le mücadele sürecinde bölgeyi yakından takip eden bir başka isimdi.

Memuzini, Musul’un batı yakasında durumun içinden çıkılmaz bir hal aldığını belirtiyor:

“Güvenlik durumu çok kötü. Terör örgütü DAİŞ bir kez daha örgütlenip Irak Ordusu’na yönelik saldırılar gerçekleştiriyor. Geçtiğimiz haftalarda Baduş’ta 27 DAİŞ’li öldürüldü. Musul’un batı yakasında her iki taraftan ölenler oldu.

Batı yakasında kontrol neredeyse tamamen DAİŞ’li teröristlerin elinde. Burada yaşamak mümkün değil çünkü sağlam yapı yok. Burada yaşayanlar da yıkık binalarda hayata tutunmaya çalışıyor. Ne su var ne elektrik. DAİŞ’liler askeri noktaların yanısıra sivillerin evlerine de saldırıyor. Adam kaçırıyor, kafa kesiyorlar, haraç alıyorlar. Ayrıca başka gruplar da evlere baskın düzenleyip soygun yapıyor.”

‘DAİŞ, ORDU VE HAŞDİ ŞABİ’NİN İÇİNDE’

“DAİŞ yönetim pozisyonunu kaybetti ancak saldırı düzenleme kabiliyeti halen var” diyen Memuzini, “Musul ele geçirildiğinde DAİŞ’liler sakallarını kesip saklandı, oradan kaçanlar oldu. Bazıları Irak Ordusu ile Haşdi Şabi’ye katıldı ve örgütlerine destek vermeyi sürdürüyorlar. Resmi kurumlara memur olarak atananlar var” diyor.

Halkın peşmergenin dönmesini istediğini söyleyen Memuzini, “Çünkü Musul’dan kaynaklı güvenlik sorunu var. İşsizlik had safhada, Temel hizmetler yok. Salgın hastalıklar baş göstermiş durumda” diye belirtti.

Musul çölünün DAİŞ’lilerle dolu olduğunu ve kimsenin buralara girmeye cesaret edemediğini belirten Memuzini, “DAİŞ’in sabit karargahları olmadığı için de bombardımanlar eskisi gibi düzenlenmiyor. Daha çok Irak - Suriye sınırında varlık gösteriyorlar. Bildiğiniz gibi kısa bir süre önce Ebubekir Bağdadi’nin bir oğlu bu bölgede öldürüldü. Muhtemelen Bağdadi de bu sınırda ama sürekli yer değiştiriyor” değerlendirmesinde bulundu.

KÜRTLER BAĞDAT’TAN UMUTLU DEĞİL

Ali Awni ayrıca, “Irak devleti, iradesiz bir devlettir. 15 yıldır bir maddeyi uygulayamıyorlar, bu yüzden onlardan yana umudumuz yok. Irak, çevre ülkeler tarafından yönetiliyor. Ama lafa gelince birlikte yönetelim diyorlar. Bu esaretten başka bir şey değildir” diyor ancak açık kapı da bırakıyor:

“Kürdistan’ın bağımsızlığını ilan etmeden, Irak’la 1 saatlik ömrümüz bile kaldıysa, görüşüp bu ülkeyi birlikte yönetmeliyiz.”

Uluslararası güçleri de eleştiren KDP’li yetkili, referandum döneminde Kürtler’e yapılan muamelenin adil olmadığı eleştirisinde bulundu:

“140’ıncı Madde’nin uygulanması için her çabayı gösteriyoruz. Uluslararası topluma da komşu ülkelere de Irak’ın bu halde olmasının sebebinin biz olmadığını anlatıyoruz. Bunun vebali bizim boynumuzda olmamalı. Ama onların Irak üzerinde çıkarları olduğu için herşeyden bizi sorumlu tutuyorlar, güçleri bize yetiyor.

Referandumu yapmayın dediler. Hepsi milletimizi cezalandırma konusunda hemfikirdi. Oysa biz referandumu uluslararası yasalar ve insan hakları çerçevesinde gerçekleştirdik. Halen bile uluslararası toplum bizden yumuşak davranmamızı istiyor, Irak’a birşey diyen yok.”