K24 ÖZEL - 5 YANIT: Kürt sorunu değişti mi?

HDP Grup Başkanvekili Ayhan Bilgen’in Kürt sorununun kimlik sorunu üzerinden tartışılamayacağı yönündeki açıklaması, farklı çevrelerde yorumları beraberinde getirdi.

İhsan Yalın

HDP Grup Başkanvekili Ayhan Bilgen’in Kürt sorununun kimlik sorunu üzerinden tartışılamayacağı yönündeki açıklaması, farklı çevrelerde yorumları beraberinde getirdi.

Bilgen bir gazeteye verdiği demeçte, “Artık Kürt sorununu sadece kimlik sorunu üzerinden tartışamayız” demiş ve şunları eklemişti:

“Artık sınıf mücadelesi ile kültürel haklar mücadelesi iç içe geçmiş durumda. Bunun önemli nedenlerinden birisi göçtür. Kürt illerinden batıya göç, Kürt sorununu bir bölge sorunu olmaktan çıkardı. Büyük şehirlerdeki işsizlik sorunu, iş cinayetleri, sosyal bozulma gibi sorunlar da Kürt sorununun bir parçası haline geldi.”

Bilgen devamında, “Kürt sorununu yorumlayanların bunu diğer sorunlardan tecrit ederek salt bireysel haklar bağlamında ele alması sorunlu bir yaklaşım olur. 90’larda yaşanan sorundan çok daha başka bir hale geldik” diye konuştu.

K24’e bu sözleri değerlendiren önemli isimler, Kürt sorununda tanımın değişmediğini ve sorunun hala çözüm beklediğini belirtti.

Gazeteci-yazar Etyen Mahçupyan, Hak ve Özgürlükler Partisi (HAK-PAR) Genel Başkanı Refik Karakoç, Hür Dava Partisi (HÜDA-PAR) Genel Başkanvekili Mehmet Yavuz, araştırmacı-yazar Faik Bulut ve Dicle Toplumsal Araştırmalar Merkezi (DİTAM) Başkanı Mehmet Vural’la konuştuk.

MAHÇUPYAN: DEĞİŞEN HDP’NİN SİYASETİ

“Birincisi bu, tanım değişti diyerek değişecek bir şey değil. Siyasetimiz değişti diyorsa bunun bir anlamı var. Ve tabii ki siyaset değişebilir. Tabi bu HDP’nin kendi meselesi. Onlar farklı bir siyasete yöneliyorlarsa ve bu siyasetin gereği olarak farklı şekilde tanımlamak istiyorlarsa tabii ki bunu yapabilirler. Bu gerçekliğin değiştiğini söylemez ama bizim gerçekliğe nasıl baktığımız hakkında siyasi bir değişiklik yaptığımızı söyler. Bana bunu söylüyor bu sadece.

Bunun tersini söyleyenler de olabilir. Kimlik sorunu her zaman kimlik sorunu olarak kalacaktır diyen de olabilir. Dolayısıyla bence burada gerçekliğin nasıl değiştiği çok da önemli değil. Bence HDP’nin bu gerçekliğe nasıl baktığı önemli ve Ayhan Bilgen de sorumlu bir mevkide olduğuna göre bundan sonra böyle bakacağız dediğine göre bence o tarafının önemsenmesi lazım.

Yani Türkiye’nin değişmesi çok önemli değil, ‘biz Türkiye’ye böyle bakıyoruz’ boyutu önemli. Çünkü HDP’nin siyasetini anlamak açısından bize ipucu veriyor. Bence böyle yorumlamak gerekiyor. Yoksa göç oldu da Kürt sorunu değişti olmaz. Ama bir sürü şey değişti biz de bundan sonra Kürt sorununa biraz farklı bakıyoruz diyebilirler. Bu bir tercih, zorlayıcı bir durum yok. Şöyle şöyle olaylar oldu, HDP da buna mecbur kaldı diye bir şey yok. Bu bir siyasi tercih.”

KARAKOÇ: KÜRTLER’İ BAĞLAMAZ

“Bu onların tanımı. Bize göre Kürt sorunu; kimlik, siyaset, hak hukuk, anadil sorunudur. Kürtçe’nin resmi dil olması sorunudur, Kürtler’in kendi kaderini tayin etme sorunudur ve bir statü sorunudur. Bizim net çözüm önerimiz de eşitlik temelinde demokratik bir federasyondur. Demokratik federasyon içerisinde ister batıda olsun ister Kürdistan’da, tüm hak ve hukuklarını bu yapı içerisinde elde etmeleridir. Dolayısıyla Kürt sorunu siyasi bir sorundur ve yaptıkları tanım yanlıştır.

HDP’nin yetkilileri, sorumluları ya da HDP’yi kendilerine tâbi olarak görenler, HDP’nin Kürt partisi olmadığını söylüyorlar. Dolayısıyla Kürt sorunundaki çözüm önerilerinin Kürtler’i bağlamadığını düşünüyorum. Kürt halkı bize oy veriyor ama biz Kürt partisi değiliz diyorlar. Onların ideoloji ve talepleri farklıdır. Zaten Kürtler için bir statü talepleri de yok.”

YAVUZ: ADALET SORUNU

“Kimin meseleye nasıl baktığından ziyade, HÜDA PAR olarak yaklaşımımız bellidir. Bizim meseleye yaklaşımımız adalet noktasındadır. Bu bir adaletsizlik sorunudur. Kürt sorununun masum, insani, ahlaki, vicdani birtakım talepleri vardır. Bu talepler değişmemiştir. Dil ve kimliği üzerinde baskıcı politikalar maalesef devam ediyor. Evet pratik itibariyle bir ret, inkar, asimilasyon olmamakla beraber resmi anlamda bir inkar ve görmezden gelme ısrarla devam ediyor.

Dolayısıyla bizim için bu mesele hak, hukuk ve adaletle alakalıdır. Yapılması gereken şey bellidir. Biz daha önce de ifade ettik. Herhangi bir çözüm sürecinin başlamasına, devletin birilerini muhatap almasına gerek yok. Devlet kendisine bakan taraflar itibariyle birtakım kanuni düzenlemeler yapmak zorundadır. Bunu da biz 3 maddede özetliyoruz:

-Anadilde eğitim hakkı önündeki engeller kaldırılmalı.

-Anayasadaki ırkçı olduğunu düşündüğümüz vatandaşlık tanımını değiştirmeli.

-Kürtçe’nin resmi dil olması önündeki engeller kaldırılmalı.

Eğer kanuni olarak bunlar düzenlenirse, Kürt sorunu önünde kapılar aralanmış olacak.

Bu meseleyi salt bir dil ve kimlik sorunu olarak görmemek gerekiyor. Siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel sacayakları olan bir sorundur bu. Göç, işsizlik vs gibi dinamikler bu sorunun sonuçlarıdır.”

BULUT: GERÇEKLİKLE BAĞDAŞMAZ

“Ayhan Bilgen’in sözleri üzerinden değerlendirme yapmak yerine genel olarak değerlendirme yapmak gerekirse bu, bir halkın geleceğinin, kimliğinin davasıdır. Türkiye’nin genel anlamda demokrasi sorunuyla bir şekilde yolları kesişen, birbirlerini tetikleyen ya da birbirilerine ivme kazandıran  ya da birbirlerini geriletebilecek bir bağ olduğunu düşünebiliriz.

Kürt meselesi başlı başına ele alınmadı. Kürtler’in demokratik hakları da sözkonusudur. Sadece kimlik dertleri yok. Bunların bir iç içe geçmişliği var ama bunu sınıf mücadelesine indirgemek Türkiye’deki Kürt gerçekliğiyle bağdaşmaz. Genel anlamda göç vs gibi olgular, gerçek meseleyi perdeleyemez, önüne geçemez.

Bu, o kişi ve kümelerin o mahalleyi ne kadar az tanıdıklarını ve o mahallenin taleplerine ne kadar yanıt olabilecekleri konusunda ilginç bir veridir diye düşünüyorum. Bunu sorgulamak lazım. Kürt mahallesinin derdini, davasını, özünü anlamadığınız müddetçe 1970’li yıllara dönersiniz. Nasıl olsa sosyal demokrasi çözecek düzeye kadar gerileyecek bir söylemden bahsediyoruz. Türkiye’de bu söylem 40 senedir kendini ispat edemedi. Ama bu, söyleyen kişilerin kötü niyetinden değil, sol kesimin güçsüzlüğü, kendi ayakları üstünde duramaması, davasını güttüğü sınıfla iç içe yaşayamaması, bütünleşememesidir.”

VURAL: SORUN ULUSAL

“Kürt sorununda değişen bir şey olmadığı için tanımı da değişmez. Ne gelişti ki, ne haklar elde edildi ki kimlik sorunu değişsin? Hiçbir ilerleme kaydedilmiş değil. Dünyanın her tarafında Kürtler vardır. Bu Kürdistan sorunu olmadığı anlamına gelmez. Kürtlerin, kimlik, ulusal, hak sorunu var. Kürtler’in bir millet, ulus olarak sorunu var. Kabullenme sorunu var.

HDP’ye oy veren insanların hepsi aynı kategoride değil. Hiçbir sorunu olmayan insanlar da oy verdi. Kürt siyasi mücadelesinde geçmişi olmayan bir insanın söylemidir bu. Ayhan Bilgen’in Kürt meselesindeki geçmişi nedir? HDP’de Kürtler değil daha çok sol-siyasal grupların, bazı dinci grupların etkisindedir. Kürt meselesinde bir ilerleme olmadı ki Kürtler kalkıp ben ekonomik mücadeleye başlayacağım desin. Kürtler’in hiçbir siyasi talebi halan kabul edilmiş değil.”