K24 ÖZEL - İşte Tuna Bekleviç’in 1.000.000’uncu adımı!

kurdistan24.net

Ömer Faruk Baran - URFA

Siyasetçi, çiftçi ve pilot Tuna Bekleviç, Kürt meselesine dikkat çekmek için Ankara’dan Diyarbakır’a yürüyor.

K24’ün sorularını yanıtlayan Bekleviç, “Türkler ile Kürtler arasında son dönemde artan gerilimi bir miktar düşürebilmek” amacıyla yürüdüğünü ifade etti.

“Kürtler’in Türkler ile beraberlik için ikna olması lazım, güven duyması lazım. Kürt toplumunun bugün Türkler’e güven duyması için bir sebep yok ortada” diyen Tuna Bekleviç’e sorularımız ve yanıtları şöyle:

20 gündür yoldasınız ve Ankara’dan Suruç’a kadar toplam 1 milyon adım atmışsınız şimdiye kadar. Bunca adımı nasıl bir adım için atıyorsunuz?

Ankara’dan Diyarbakır’a kadar toplam 1058 kilometre yol yürümüş olacağım. Türkler ile Kürtler arasında son dönemde artan gerilimi bir miktar düşürebilmek, eşitlik temelli kardeşlik talebini canlı tutabilmek ve barış gönüllülerine ilham vermek için bu yolculuğa çıktım. Sadece yürümüyorum. Yolda karşılaştığım insanlarla sohbet ediyorum, köy ve ev ziyaretleri yapıyorum. 

Yürüdüğünüz yol boyunca herhangi olumsuz bir tepkiyle karşılaştınız mı?

İlk etapta milliyetçi, muhafazakâr şehirlerden geçtim. Kırıkkale, Kırşehir, Kayseri, ilçeler ve kasabalar, köyler. Fakat her ne kadar bir miktar tedirginlik yaşadıysam da, bu üç şehrin herhangi bir yerinde, en ufak bir olumsuz örnekle karşılaşmadım. Bu bir umut bizim için. İnsanlarla, Türkler’in beklentileri ile Kürtler’in hayal kırıklıkları hakkında sohbet ettim. Asimilasyon politikalarından anadilde eğitime, son dönemde HDP’nin maruz kaldığı baskılardan, Selahattin Demirtaş’ın adeta bir siyasi rehine gibi tutulmasına kadar her şeyi konuştuk. Hiçbir şekilde negatif bir elektrik oluşmadı.

Başta Amnesty International olmak üzere, birçok uluslararası kuruluş Türkiye’de aktivistlerin serbest bir şekilde hareket edemediğini açıkladı…

Sosyal medyadan hedef gösteriliyorum her gün. Bu tür tersliklere karşı azami bir koruma içerisinde olduklarından da eminim. Beni durdurmazlar, durdururlarsa ters tepeceğini biliyorlar çünkü.

Bahsettiğiniz bu koruma, ayrıca bir tür baskı da oluşturmuyor mu üzerinizde?

Kürt meselesini dile getirdiğim ilk andan itibaren üzerimde polis baskısını hissettim; 20 yıla yakın bir süreden bahsediyorum. Eskiden fiziki olarak bu kadar yoğun değildi. Referandumla birlikte hayatımızın her anında polisi görür olduk. Hayır Partisi çerçevesinde 69 şehre gittim referandum döneminde, tamamında polis takibi vardı. Polis takibine alıştım. Kayseri’den çıkıp Maraş yoluna geçtiğim zaman, polis takibini daha görünür bir şekilde hissetmeye başladım. Dün Birecik’te genç arkadaşlar karşıladı beni, polislerin sayısı çok fazlaydı.

Ankara’dan Diyarbakır’a yürüyorsunuz. Diyarbakır’ı neden seçtiniz?

Diyarbakır bölgenin hem entelektüel, hem siyasi hem de coğrafi olarak merkez şehri. Kürt mücadelesinin en önemli şehirlerinden birisi. Şırnak’ta yaşanan dram, Yüksekova’da gördüğüm sahneler, bunlar beni çok derinden etkilemişti. Oralara da gidebilirdim fakat değerlendirip Diyarbakır’a gitmeye karar verdim. Sembol şehir olmasının yanında, Tahir Elçi’nin bulunduğu yerdi. Onun da barış, eşitlik, kardeşlik temelli bir konuşma yaptığı sırada vurulması yüreğime dokunan bir noktaydı. Biraz da bundan kaynaklı Diyarbakır. Yani onlar ne yaparsa yapsınlar Tahir Elçi’ler yaşamaya devam edecekler.

Kürt-Türk kardeşliği ve barış için yaptığınız bu yürüyüş boyunca en çok hangi kesimden destek aldınız?

İlginç bir şekilde bütün kesimlerden destek aldım. Bunu böyle yuvarlak bir cevap olarak vermek istemezdim ama ideolojik bir temele yansıtamıyorum bu desteği. Destek mesajlarının büyük bir bölümü, herhangi bir yerde örgütlü olmayan vatandaşlardan geliyor. Özelden çok aşırı mesaj alıyorum. Gelen destek mesajları da genellikle genç Kürtler’den. Bence genç Kürtler arasında farklı bir uyanış ve farklı bir bakış açısı oluşuyor şu anda.

Fakat yıllardır siyaset yapan bazı Kürt siyasetçiler, barış için görüşmeler yapabilecek son kuşak olduklarını belirtiliyorlar, bu görüşe katılıyor musunuz?

O siyasetçiler, söylemlerinin Türkiye’de mevcut zaman dilimine göre çok sert olduğunu ve Türkler’in bunu anlayamadığını düşünerek öyle şeyler söylüyorlar. Türkler içerisinde de Kürtler içerisinde de nesiller çok değişiyor. Hayatın normal akışı, söylemleri, yapıyı ve ihtiyaçları değiştiriyor. Kürt mücadelesi sert bir mücadele ve zor bir direniş. O siyasetçilerin kendilerine diyalog kurabilecek son kuşak demelerinin sebebi, zorlu bir mücadelenin entelektüel yorgunluğunu yansıtmalarından kaynaklanıyor. Oysa dinamik gençler daha yeni kapılar açabilirler. Artık belki 10 yıl önce konuşulmayan şeylerde bile Kürtler ve Türkler ortak bir payda bulabilir.

Kürtler ve Türklerin ortak paydası ayrılmak, kapısı iki devlete çıkan bir bölünme olabilir mi?

Benim ayrılma fikrine karşı bir önyargım yok ama tereddütlerim var. Halklar buna karar verir ve bununla birlikte böyle bir siyasi talebi ifade etmenin bir hak olduğunu düşünüyorum. Ben ayrılma taraftarı değilim şu an fakat bu siyasi talep baskıya yol açmamalı ve kriminalize edilmemeli. Yaşadığımız dünyada fikirden dolayı işkence etmek bir insanlık suçudur.

‘’Eşit temelde kardeşlik’’ derken, tam olarak neyi kast ediyorsunuz, açar mısınız biraz?

Ankara’dan yola çıktığımızda sadece ‘’kardeşlik’’ diyorduk. Kürt halkı tanımlarda çok hassas. Biz yola çıkarken de ‘’eşit temelde kardeşlik’’ olarak tanımlamıştık kafamızda. Fakat bunun açıkça ifade edilmesi yönünde bir hassasiyet göstermedik. Devletin asimilasyon politikalarına gerçek anlamda son vermesi, anadilde eğitimin önünün açılması, zenginleştirilmesi ve tüm bunlar yapılırken de Kürtler’in hayal kırıklarının giderilmesini istiyoruz.

Ne gibi, nasıl hayal kırıklıkları?

Kürtler bugüne kadar derin hayal kırıklıkları yaşadı. Devletin baskıları, attıkları adımda karşılaştığı engellemeler, zaman zaman devlet şiddetine varan uygulamalar.. Bunlar duygusal bir önyargı oluşturuyor bir yerden sonra. Bu önyargıyı ortadan kaldırmak için bütün algıyı değiştirmek gerekiyor. Bir gün eğer bu devleti yönetiyor olursak, yapacağımız en önemli işlerin başında Kürtler’in hayal kırıklarını gidermek olacak.

Bütün siyasi parti liderleri bir şekilde Kürtler ile bağ kuruyor. Sizin diğer Türk parti liderlerinden farkınız ne?

Herkes ittifakta ve masada olmaları gerektiğini savunuyor. Anlıyorum bunu fakat ben bunu bir adım daha ileriye taşımak istiyorum. Kürtler’in bugün sadece etnik kimliklerinden dolayı masaya oturtmanın bir anlamı yok. Ancak gerçek anlamda özür dilendikten sonra, onları masaya oturtmanın bir anlamı olur. Bu özür dilemeyi soğuk savaş jargonuyla ifade etmek istemiyorum. Kürt sorununu küresel bir sorun ve sadece özür dilemekle geçiştiremezsiniz. Özür dilemenin ötesinde, uygulamalarınızla ortaya gerçek bir şey koymanız lazım. Ne siyasi hak talebi varsa, onun iki adım önünü vermen lazım ve sonra ortak payda bulunacak. Kürtler’in Türkler ile beraberlik için ikna olması lazım, güven duyması lazım. Kürt toplumunun bugün Türkler’e güven duyması için bir sebep yok ortada.

Son olarak sağlık durumunuz nasıl ve kaç kişiyle birlikte yoldasınız?

7-8 kişilik bir ekibimiz var, doktorumuz var. Siyasi hayatımın belki de en güzel deneyimini yaşadım bu seyahatte. Çok anlamlıydı. Moral motivasyonumuz hep çok yüksek oldu. Gıdaya çok dikkat ettik. Her gittiğimiz yerde yemekler ikram ediliyordu, bu bölge insanı, önünüze konulan yemeği yemeyince beğenmemekle ilişkilendiriyor ve kalbi kırılıyor. Biz de insanlara durumu anlatmaya çalıştık, çünkü yediğim zaman o fiziki performansı gösteremiyordum.

 

TUNA BEKLEVİÇ / KİMDİR?

23 Ocak 1977 tarihinde Edirne’de doğdu. İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde ekonomi okudu. 2000'de Ekonomistler Platformu’nu kurdu. Bilgi Üniversitesi Mezunlar Cemiyeti'ni kurdu ve ilk dönem başkanlığını yaptı. 2007'de "Uluslararası Barış ve Demokrasi Forumu"nun (International Forum for Democracy and Peace) 3 yıl boyunca başkanlığını yaptı. 2006 yılı sonunda Güçlü Türkiye Partisi’ni (GTP) kurdu.  Türkiye gazetesi köşe yazarlığı da yaptı. 2011 Genel Seçimleri’nde AK Parti’den milletvekili adayı oldu ama seçilemedi. Aynı yıl dönemin Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış’ın danışmanlığına atandı. 2013'te ise Sağlık Bakanı Dr. Mehmet Müezzinoğlu’nun danışmanlığını yaptı. Aynı yıldan beri Edirne Gönüllüleri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı görevlerini sürdürmektedir.