K24 RÖPORTAJ - Abdurrahman Kurt: Kürtler demografik temsilde geriye gitti

Eski AK Parti Diyarbakır Milletvekili Abdurrahman Kurt, Kürt seçmenin HDP ve AK Parti’ye mesaj verdiğini, AK Parti’nin Kürtlerin tavırlarından dolayı başta İstanbul olmak üzere batıda birçok yeri kaybettiğini söyledi.

Cesim İlhan / İSTANBUL

Eski AK Parti Diyarbakır Milletvekili Abdurrahman Kurt, Kürt seçmenin HDP ve AK Parti’ye mesaj verdiğini, AK Parti’nin Kürtlerin tavırlarından dolayı başta İstanbul olmak üzere batıda birçok yeri kaybettiğini söyledi.

Kürtlerin demografik temsilde geriye gittiğini söyleyen Kurt, Kürtlerin AK Parti’ye ihtar verdiğini ifade etti.

Abdurrahman Kurt, “İstanbul’da CHP kazanmadı. Kürtlerin tavırlarından kaynaklı olarak AK Parti kaybetti” değerlendirmesinde bulundu.

PKK lideri Öcalan için başlatılan açlık grevlerine ilişkin ise Kurt, "Ben açlık grevlerini Dehak’ın gençlerin kanından kendini beslemesine benzetiyorum" ifadesini kullandı.

Kurt, 31 Mart’ta Türkiye’de gerçekleşen yerel seçimlerin sonuçlarını ve siyasi atmosferi K24’e değerlendirdi.

31 Mart’taki yerel seçimlerin sonuçlarına bakarak Kürt seçmenin tavrını nasıl değerlendiriyorsunuz?  

Kürt seçmen hem doğuda hem de batıda egemen iktidar siyasi yapısı olan AK Parti ve HDP’ye bir mesaj verdi. Özellikle HDP’nin bir önceki seçime göre Kürt illerinde biraz gerilediğini, AK Parti’nin de Ağrı’yı, Muş’u, Bitlis’i, Şırnak’ı, Hakkâri ve Diyarbakır’ın bazı ilçelerini almış olmasından kaynaklı biraz kazançlı çıktığını söylemek mümkün. Bölgesel anlamda değerlendirildiğinde bölgede egemen siyasi yapısı olan HDP siyasetine ilişkin bir ihtar verdiğini görüyoruz.

Peki batıdaki mesaj nasıldı? 

Ülkenin batısında da egemen siyasi yapı AK Parti’dir. AK Parti’nin de batıda Kürtlerden bir ihtar aldığını söyleyebiliriz. Bu ihtarın arkasında özellikle PKK’nin barış sürecini bozmasından sonra hükümetin PKK’ye olan kızgınlığı ve Kürtlere olan kızgınlığı arasındaki çizgiyi okunamaz hale getirilmesindeki üslupta görmek mümkün. İkinci bir sebep ise, bugüne ait olmayan, dünden gelen ama bugün hala çözülmemiş olan demokratik seçimlerde demografik temsil hakkının batıda yeterince Kürtler tarafından kullanılmıyor olmasıdır. 

İstanbul ve Anadolu’nun birçok kentinde Kürtlerin demografik temsilde maalesef geri gittiğini görüyoruz. Sadece İstanbul’un 39 ilçesinde 11 tane başkan adayının Trabzonlu oluşu, geçmişten gelen tepkilerin bugün büyüyerek devam etmesinin arkasında hem AK Parti tabanının partiye dönük tepkisinin geliştiği hem de İstanbul, Anadolu, Akdeniz ve Ege’de halen demografik yapı haklarını kullanamıyor oluşuyla ilgili şikâyetlerin bu seçimde tavra dönüştüğünü görüyoruz.

Yani HDP’nin Kürt seçmeninin dışındaki Kürtlerin de mi tavır aldığını söylüyorsunuz?

Tabii tabii! Ama mesela İstanbul’da CHP kazanmadı. Kürtlerin tavırlarından kaynaklı olarak AK Parti kaybetti.

Biraz açıklar mısınız?

İş yapmadıkları ya da yanlış yaptıklarıyla ilgilidir. Bu seçimde yapılması gerekenleri yapmadıkları ya da yanlış yaptıkları şeylere ilişkin özellikle Kürtler dâhil yaşadıkları toplumsal tepkiyle ilgili bir sonuç ortaya çıkardı. Yani olumlu şeyler takdir edilmedi, olumsuz şeyler cezalandırıldı. Seçimin özet cümlesinde bu var. Dolayısıyla Kürtler bölgede HDP’ye ilişkin koşulsuzluğunu kısmen artırarak devam ettiriyor. Batıda da AK Parti’ye ilişkin koşulsuzluğunu tepkiye dökerek… Kürt seçmenin gerek entegrasyon yapısındaki hak edilmişlik noktasındaki bu hukuksuzluk, gerekse de PKK’ye olan kızgınlığı ‘Kürtlere kızgınlık’ gibi yansımasının beraberinde getirdiği usul ve üslup hataları bu sonucun ortaya çıkmasına sebep oldu.

Peki, AK Parti ne yapacak ya da ne yapması lazım?

Eleştiriler bugüne ait değil.  Ama bugüne kadar yerine getirilmemiş. Antalya’da ben bu bölgelerde çalıştım, biliyorum. Oralardaki Kürt seçmenle bire bir görüştüm. Örneğin Antalya’daki nüfusları yüzde 35 ise buna tekabül eden milletvekilli, belediye başkanı ya da belediye meclis üyeleri listelerine olmayı talep ediyorlar ve olamıyorlar. Bunu yıllardır söylememize rağmen AK Parti bunu yapmadı. Ben daha önce Türkiyeli olabilen tek Türk partisi AK Parti’dir diyordum. Mesela diğer partiler sadece Türk partisidir. Ama Türkiye olan tek Türk partisi dediğimiz AK Parti de Türkiyelilik ruhunu kaybedip o da Türk partisine dönüşürse kötü olur.

AK Parti şimdi Türk partisi olma yolunda değil mi sizce?

Şu an öyle bir yola doğru gidiyor. En azından algı o yöne gidiyor. Kürtlerle ilgili tam olarak bir empati problemi yaşandığını söylemek mümkün. 31 Mart seçimlerinde batıda alınan sonuçlar bunun tam bir göstergesi oldu. Doğuda da alınan sonuçlar kendi başarısından öte HDP’nin başarısızlığıyla bir takdir değil, bir cezalandırma süreciydi bu seçim. Kürt seçmen doğuda HDP’yi, batıda da AK Parti’yi cezalandırdı.

AK Parti’nin MHP ile ittifakını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türkiye’de yeni bir sistem var. Cumhurbaşkanlığı ve başkanlık sistemi, ittifakları zorunlu kılan bir durum. Siz ittifaklarda birbirine mahkûm MHP ve AK Parti veya geri kalanlar gibi düşünürseniz eğer, daha geniş açılımları ittifak içerisinde değerlendirmeseniz o küçük parti sizi içeride kemirmeye başlar. Bugün olduğu gibi. 

Bugün gelinen noktalarda ittifaklarla gidilen seçimlerde AK Parti’nin kaybettiğini MHP’nin de kazandığını görüyoruz. En son seçimlerde Sayın Bahçeli şunu ifade ediyor: ‘Oyumuz yüzde 18.81.’ Şimdi senin oyun yüzde 18.81 ise AK Parti’ye sen aslında diyorsun ki, ‘Senin oyun da yüzde 30.’  Bahçeli neredeyse AK Parti’ye yetiştiğini söyleyen bir dile ulaşmaya başladı.  Bu AK Parti’nin kendi içerisinde ne kadar fire verdiğini gösteriyor.

MHP’nin AK Parti’ye zarar verdiğini düşünüyor musunuz?

Bunu aklıselim bütün siyasiler görüyor zaten. Mesela Mansur Yavaş’ın Ankara’da MHP oylarıyla kazanmış olması yüksektir. İstanbul’da Binali Bey’e gelmeyen MHP oylarıyla ilgili şüpheler var. Bir önceki seçimde de AK Parti oylarının artmadığı ama MHP oylarının attığı görülmüş bir durum. Dolayısıyla bu süreçte MHP’nin büyüdüğü, AK Parti’nin de küçüldüğü bir vakıadır. AK Parti’nin ilk zamanlardaki sloganı ‘İnsanı yaşat ki devlet yaşasın’dı. Bu bir kurguydu. Bir önceki devlet anlayışlarında milleti köle görürken, devlete karşı görev ve sorumlulukları olan bireyden, devletten talep ve hakları olan bireye dönüştüreni simgeleyen bir hali vardı AK Parti’nin. Şimdi tekrar eskiye dönüş yaşandı. Dolaysıyla ‘İnsanı yaşat ki devlet yaşasın’ sloganının tersi yaşanmaya başladı.

İttifak bozulur mu peki?

Zaman gösterir. Böyle giderse AK Parti’nin erimesi devam edecek. İçeriden bir toparlanma sağlanabilecek mi, yoksa dışarıdaki yapılar mı Türkiye’yi sırtlayacak? İttifak böyle devam ederse AK Parti demokratik hükümet yarışından düşecek gibi görünüyor. 

İttifak bozulmazsa, genişleme ihtimali var mı? Erdoğan yeni ittifak mesajı verdi, Bahçeli karşı çıktı...

Ya içerisinde başka alternatiflerinin de olacağı ittifaklar genişletilecek. CHP olmasa bile CHP’nin ittifak yaptığı yapıların bir kısmıyla bir ittifak zemini oluşturulabilir. Ya da Türkiye’de yeni yapılanmalar oluşturulabilir mi? Bunlar da olabilir.  

Geçen gün Ahmet Davutoğlu’nun AK Parti’ye yönelik bazı eleştirileri oldu. Bazı taraflar bunun yeni parti kurulması olarak yorumladı. Siz ne düşüyorsunuz?

Yeni bir partinin kurulacağı kesin. Yola çıkılmış, onu görüyoruz. Fakat henüz evrilmemiş, ne olacağını hepimiz beraber göreceğiz. Gölgeler kendilerine şekil veren cisimlerin çok daha ötesinde büyümüşler. Bu eleştiriler kamuoyunun çoktandır dile getirdiği eleştirilerdir. AK Parti’nin bu eleştirileri çoktan duyması gerekiyordu. Bir siyasi tatminsizlik alanına doğru sürüklendiğimiz kesindir. Dolaysıyla mevcut siyasi yapılanmaların da bunları tatmin etmediği kesindir. AK Parti’de olduğu gibi bu Saadet Partisi için de geçerli HDP için de… Dolaysıyla bir parti değil, birden fazla partinin çıkma ihtimali var. Aslında bu şartlarda yeni partileri kaçınılmaz görüyorum. 

Batı’daki HDP’nin CHP ile yaptığı ittifak Kürtler için bir avantaja dönüşür mü? 

Ben HDP ve CHP’ye hodri meydan diyorum. Ana dilde eğitimi gündeme getirsinler bakalım.

CHP anadilde eğitimi gündeme getirir mı?

Mümkün değil, CHP yıllardır buna karşı çıktı. CHP yıllardır Kürtlere bir buğday tanesini vermiş değil. Buradan CHP’ye çağrı yapıyorum; Kürtleri bu kadar seviyorsanız AK Parti’nin yapamadığı tek bir şey var o da anadilde eğitim. Siz de deyin ki ‘Biz bunu yapacağız.’ CHP Kürt meselesinde samimiyse bunu bekliyorum onlardan.

AK Parti ve MHP’nin seçim kampanyasında ‘beka sorunu’ çok kullandı. AK Parti’den de karşı olanlar vardı. Siz nasıl yorumluyorsunuz?

Nasıl baktığınıza bağlı. Ama ben beka sorununu siyasette kullanmayı doğru bulmayanlardanım. Herkes için beka sorunu vardır. Türkiye, Irak, Kürdistan, Suriye, İran’da beka sorunu vardır. Ama bunun iç meselelerde nasıl kullanılacağı, ayrı bir değerlendirme konusudur. Siz kendiniz dışında herkesi beka sorununun bir parçası olarak gösterirseniz bu Türkiye’nin siyasetine ve demokratikleşmesine bir katkı sunmaz. Bu ‘Katkı sunmaz’ ifadesinin yaşadığımız coğrafyada sanki hiç beka sonunu yokmuş gibi algılanmaması gerekiyor.

Seçimi kazanan KHK’lı adaylara mazbata verilmemesini nasıl değerlendiriyorsunuz? 

Çok net söylüyorum: Bunun YSK’nin bir tuzağı olarak değerlendiriyorum. YSK bir insana seçme ve seçilme hakkı vermişse sonra mazbatayı vermiyorsa ben bunu vicdani, hukuki ve ahlaki görmüyorum. Ayrıca Türkiye’de böyle bir riskin olduğunun bildiği halde adayların gösterilmesi de bir çelişkidir.

İstanbul seçimlerinin tekrarlanacağı söylentileri var. Tekrarlanır mı?

Ben İstanbul seçimlerinin tekrarlanacağı ihtimalini zayıf görüyorum.

Açlık grevlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ben açlık grevlerini Dehak’ın gençlerin kanından kendini beslemesine benzetiyorum. Ölümü kutsayanlar gençlerin kendini öldürmesini doğal eylem olarak tanımlayanlar, çağdaş Dehak’ın pozisyonuna düşmüş durumdalar.

Açlık grevlerinin Abdullah Öcalan’a tecrit uygulandığı için yapıldığı söyleniyor. Sizce Öcalan’a tecrit uygulanıyor mu?

Muhtemel bir sıkıntının olması mümkündür. Ama oradaki hukuki durumu bilmiyorum.

Son olarak, Türkiye’nin son dönemlerde Kürdistan Bölgesi ile olan ilişkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türkiye, referandum sürecinde bölgede tek yakın dostu olan Kürtleri neredeyse kaybetmekle karşı karşıya kaldı ama şu an Bölge ile Türkiye’nin ilişkilerinin olumluya doğru gittiğini söyleyebiliriz. Diyarbakır ile Erbil arasında uçuşlar başladı. Bunlar güzel şeyler. Bunu önümüzde siyasi bir kaçınılmaz durum olarak görüyorum.

PORTRE/ ABDURRAHMAN KURT

27 Haziran 1968'de Diyarbakır'da doğdu. İstanbul Yıldız Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi Yüksek İnşaat Mühendisliği Bölümü'nü bitirdikten sonra yüksek lisansını İstanbul Beykent Üniversitesi Sosyal Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nde yaptı. Eyüp Belediyesi, Beyoğlu Belediyesi ve İSKİ'de görev yapan Kurt, Gönül Köprüsü Derneği Kurucu Başkanlığı yapmış ve Diyarbakır Tarih, Kültür ve Turizm Derneği ile Diyarbakır Turizm Derneği Kurucu Üyeliklerinde bulunmuştur. Sonrasında Adalet ve Kalkınma Partisi Diyarbakır İl Başkanı oldu. 23’üncü Dönem Milletvekili olduğu sırada Parlamentolararası Birlik (PAB) Türk Grubu Üyesi oldu. 3 Nisan 2013 tarihinde AK Parti Hükümeti tarafından açıklanan ve barış sürecini yönetecek olan 63 kişilik "Akil İnsanlar" listesine girmiştir. İleri seviyede İngilizce ve orta seviyede Almanca bilen Abdurrahman Kurt, evli ve 3 çocuk babasıdır.