Bir Müzakere Sürecinin Kurbanı: Dr. Abdurrahman Qasımlo

Bir Müzakere Sürecinin Kurbanı: Dr. Abdurrahman Qasımlo
Bir Müzakere Sürecinin Kurbanı: Dr. Abdurrahman Qasımlo

Sekiz yıl devam eden İran-Irak savaşını, İran kaybetti. İki taraf arasında yapılan ateşkes anlaşması, Güney ve Doğu Kürdistan’da kırılgan bir durum meydana getirmişti. Irak, güney Kürdlerine karşı Enfal operasyonlarını başlatmış; onbinlerce kadın, çocuk, yaşlı ve hasta demeden sivilleri ıssız Arap çöllerine sürmekte, sorgusuz ve sualsiz infaz etmekteydi. İran da İslam devriminden hemen sonra savaşa girdiği için, doğu Kürdleriyle olan hesaplaşmasını savaş sonrasına ertelemişti. 

İran İslam Cumhuriyeti nüfusunun yarısından fazlası Kürtler, Azeriler, Beluciler, Araplar vs. unsurlardan oluştuğu halde egemenlik hakkı, Şia mezhebini devlet ideolojisi haline getiren Farslar ve onlara iltihak eden gruplara aittir. İran’da on iki milyon civarında Kürd olmasına rağmen, Doğu Kürdistan coğrafyasının yarısını içine alan “Kürdistan Eyaleti” adının dışında, Kürdlerin hiçbir hakkı yok. Kürdlerin Fars egemenliğine karşı verdiği mücadelenin tarihi çok eskiye dayanır ve bu yazıda o tarihsel geçmişe girmeyeceğiz. Ancak Farsların ve öncüllerinin Kürdlere karşı izlediği bazı politikalarını hatırlatmakta fayda var. Safevilerden mollalar rejimine kadar İran’ın değişmeyen Kürd politikalarından biri, uzlaşma-barışma talebi adı altında, farklı zaman ve mekanlarda Kürd liderlerine suikastlar düzenlemektir.

Bu politikanın en yakın dönem kurbanlarından biri de, 13 Temmuz 1989’da Avusturya’nın başkenti Viyana’da şehit edilen İKDP başkanı Dr. Abdurrahman Qasımlo ve arkadaşlarıdır. İran mollalar rejimi adeta bu politikanın etkisini kanıtlamaya çalışır gibi, 1992 yılında da Berlin’de Qasımlo’nun halefi Sadık Şerfkendi ve arkadaşlarını, gizli servisinin başkanı Ali Fallahyan’ın organize ettiği bir suikast sonucu öldürttü. Olay Alman makamları tarafından tamamen açıklığa kavuşturuldu ve failleri cezalandırıldı. Ancak Qasımlo suikastının üzerinden 28 yıl geçmesine rağmen, Avusturya yetkilileri olayı tamamen aydınlatıp ilgili faillere gerekli cezayı veremedi.

Kürtlerin dünya çapında tanınan, yedi dil konuşabilen, ekonomi alanında doktorası olan ve üniversitede ders vermiş, Orta Doğu’da siyaset yapan ve mevcut durumda savaş alanında binlerce Peşmergesi olan bir partinin lideri, nasıl olur da böyle bir tuzağa düşer. Mahabad deneyimi de bulunan Doğu Kürdistan’daki Kürd hareketinin o zaman doğru değerlendiremediği en önemli eksiklerinden bir de, Humeyni’nin açık olmayan Kürd politikasına kanmaları ve Şah rejiminin yıkılmasından sonra Kürdistan coğrafyasında egemen oldukları halde, mollaların otonomi vaatlerine kanıp bağımsızlığı ilan etmemeleriydi.

Aslında Qasımlo ve Şeyh İzeddin gibi milliyetçi ve sol eğilimli iki Peşmerge liderinin mollalar rejimiyle bir kan uyuşmazlığı baştan beri vardı. Peşmergenin Doğu Kürdistan’da savaş alanında mollalar rejimine karşı gösterdiği başarılar, bu sürece giden ilk adımların başlangıcı sayılabilir. Bunun yanı sıra Dr. Qasımlo’nun İran rejimine karşı yürüttüğü diplomatik ve siyasal çalışmalar, bu süreci hızlandıran etkenler olmuştur. Dr. Qasımlo Paris’te düzenlenen Sosyalist Enternasyonal toplantısına katıldıktan sonra Viyana’ya geçer. Viyana’daki görüşmeler tamamlanabilseydi oradan da Washington’a geçecekti.

Avusturya’nın başkenti Viyana’da yapılan müzakerelerin aracısı Irak’lı Kürtlerinden Fadıl Resul’dür. Görüşme yeri, Fadıl Resul’ün sevgilisi Renata Faistauer’in eviydi ve suikast de 13 Temmuz akşam saat 7:20 sıralarında aynı evde gerçekleştirilmiştir. Bu suikastta, İKDP tarafından Başkan Dr. Abdurrahman Qasımlo, Azad mahlaslı Abdullah Qaderi-Azar ve Fadıl Resul öldürülür, İran adına görüşmelere katılan Muhammed Caferi Sahrarudi de yaralanır.

Qasımlo ve arkadaşlarının yaşamına mal olan Viyana görüşmesinde masada olan konuyu tamamen bilmesek de, parti yetkilileri ve konudan kısmen haberdar olan yakın dostları tarafından yapılan açıklamalara bakılırsa; Haşımi Rafsancani’nin Fadıl Resul aracılığıyla gelen mesajında “Kürdistan’a özerklik konusu ve parti(İKDP)’ye yasal bir kimlik kazandırma” mesajını görüşmek üzere İranlı yetkililerle gizli bir görüşme yapılacaktı. Qasımlo’nun Resul’le olan ilişkileri, aslında arkadaşları ve yakın çevresinde bulunan Kürdler arasında bir huzursuzluk meydan getirmişti. Viyana’ya gitmeden bir gün önce Paris’te eski eşine bu konuyu açtığında Héléne da, “İranlıların bu konuda iyi niyetli olmadıklarını, Kürdistan’a otonomi verilmesinin mollaların umurunda olmadığı” yönünde uyarılarda bulunmuştu. Qasımlo’ya göre ise; “Humeyni’nin ölümüyle mollalar rejimi zayıflamıştı, şimdi İranlılar ile anlaşma yoluna gitmenin tam vaktiydi.” Öyle anlaşılıyor ki Dr. Qasımlo bu kararı verirken, Başkan Qazi Muhammedin vasiyetnamesini de unutmuş ve gerekli hassasiyeti de göstermemiştir.

Daha geçmişe gittiğimizde, aslında Qasımlo’nun ölüm fermanı, İran İslam Cumhuriyeti lideri Humeyni tarafından 19 Ağustos 1979’da verilmişti. Şah’ın devrilmesinden sonra Tahran’da İran İslam Cumhuriyeti’nin temel yapısını oluşturacak Kurucu Ulemalar Meclisi oluşturulmuştu ve Qasımlo da Kürdleri temsilen bu meclisin seçilmiş birkaç laik üyelerinden biri idi ancak parti merkez komitesi güvenlik nedeniyle onun bu meclis toplantılarına katılmaması kararını almıştı. Çünkü Peşmerge güçleri 16 Ağustos’ta Pave Bölgesi'nde İran İslam birlikleriyle büyük bir çatışmaya girmiş ve onları yenilgiye uğratmıştı. Dolayısıyla İmam Humeyni de kendisini yenilmiş olarak görüyordu ve bundan sonra savaşı bizatihi kendisi yönetecekti. Humeyni bu olaydan üç gün sonra yani 19 Ağustos’ta toplanan Kurucu Ulemalar Meclisi’nde yaptığı konuşmada Kürdleri kastederek “Onların tek hedefi İran Devrimi’ni sabote etmek; bu nedenle de serbestçe hareket etmelerine izin vermeyiz. Bu partinin aktiviteleri yasaklanmalı, Qasımlo ve Şeyh İzeddin cezalandırılmalıdır. Dünya müfsidi bugün gelmemiş, eğer gelseydi onu tutuklayıp idam edecektim” diyerek fetva çıkartmıştı. Böylece Qasımlo ve arkadaşları bütün dünya kamuoyu önünde ölüme mahkum edildi. Rafsancani’nin emriyle Viyana’da Kürd lidere karşı gerçekleştirilen suikast, İmam Humeyni’nin vermiş olduğu kararın tatbikidir.

Mazlum bir millete ve liderlerine karşı işlenen bu tür suçların faili kim ve adresi nerede olursa olsun, bütün yönleriyle aydınlatılması, faillerin hukuk önünde hesap vermesi, gerekli cezaya çarptırılması gerekir. Avusturya devleti Kürd liderinin katillerinin yakalanması ve gerekli cezaya çarptırılması için yeterli çabayı ve siyasal kararlılığı gösterememiştir. Ancak bu tür olayların tekerrür etmesi, bir yönüyle Kürdlerin de eksik ve zaaflarının olduğunu gösterir. Yaşanmış tarihsel olaylardan gerekli dersi çıkartmak, tarihsel ve toplumsal hafızamızı sürekli yenilemek gerekir. Bu vesileyle Qazi Muhammed’in, Qasımlo ve arkadaşlarının şahadetinden kırk iki yıl önce, genelde bütün Kürdlere ve özelde de İran yani Acem egemenlik sistemi altında yaşayan Kürdlere yaptığı vasiyetti daima hatırlatmak ve bir an dahi unutmamak gerekir.

“Kardeşlerim! Kürt düşmanları hangi renkten ve milletten olursa olsun her zaman düşmandır; acımasızdır, vicdansızdır, kendi elinizle sizi öldürecek, onursuzlaştıracak yalan ve hilebazlıkla sizi kandırıp birbirinize düşürecektir. Kürt milletinin bütün düşmanları içerisinde Acemler hepsinden daha zalim, mel'un, tanrıtanımaz ve acımasız olanıdır. Kürt milletine karşı hiçbir suç işlemekten kaçınmaz, size karşı tarihten gelen bir kini ve nefreti olmuş ve bugün de devam etmektedir. Şıkakli İsmail Ağa'dan tutun kardeşi Cevher Ağa, Menguri'li Hamza Ağa ve diğerlerine kadar halkınızın bütün büyüklerini kandırdılar, yalnızlaştırıp halkın desteğinden yoksun bıraktılar ve onlara Kur'an adına yemin edip inandırarak kalleşçe öldürdüler. Kürtler, Acemlerin ettikleri yemin ve verdikleri sözlere çabuk inanıp kandırılırlar. Fakat geçmiş tarihten günümüze kadar hiç kimse Acemlerin Kürtlere verdikleri sözleri ve yaptıkları antlaşmaları yerine getirdiklerini görmemiştir, sürekli yalan söyleyip ve hilebazlık yapmışlar. Ben, sizin küçük bir kardeşiniz olarak, Allah’ın yollunda ve Allah’ın hatırı için size diyorum birlik olun ve hiçbir zaman birbirinizi yalnız bırakmayın. Çok iyi bilin eğer Acem size bal verirse, biliniz ki içine zehir katmıştır. İnanıyorum ki bizden sonra gelecek daha becerikli ve bilinçli insanlarımız da Acemler tarafından kandırılacaktır, fakat umut ederim ki bizim ölümümüzden ders ve ibret alırsınız."

 

*kurdistan24.net/tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar K24 Medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.