
Pawan Tatar Nerweyi
Yazar
Başkan Barzani'nin Bağdat'ın ayrımcı politikalarına karşı mücadelesi

Irak Federal Hükümeti ile Kürdistan Bölgesi Hükümeti arasındaki anlaşmazlıklar son aylarda bir kez daha arttı. Federal hükmetin Kürdistan Bölgesi'ne karşı uyguladığı model açık ve nettir: aç bırakma politikasıdır. Federal bütçe tarafından güvence altına alınması gereken Kürdistan Bölgesi çalışanlarının maaşları, 2013'ten bu yana disiplin, zayıflatma ve bölünme aracı olarak kullanılıyor. Bu uygulama yalnızca ekonomik sonuçlar doğurmakla kalmıyor, aynı zamanda Irak devletinin güvenilirliğini zedeliyor, toplumlar arasındaki güvensizliği artırıyor ve işlevsel federalizm girişimlerini felç ediyor.
Örneğin, Irak Başbakanı Muhammed Şiya Sudani'nin maaşları göndermeye itirazı olmadığını söylemesine rağmen Maliye Bakanı Tayf Sami, maaşların ödenmesini onaylamayı reddetti. Gördüğümüz şey, federal hükümetin çeşitli aktörlerinin Kürdistan Bölgesi halkını Kürdistan Bölgesi Hükümetine karşı siyasi kazanımlar elde etmek için bir tuzak olarak kullandığı bir siyasi oyundur. Bu durum, Irak'ta karar alma süreçlerinin artık tutarlı olmadığı bir durumun da işaretidir.
Ekonomik bir istisna değil, ideolojik bir kalıp
Tarih, Kürdistan Bölgesi'nin her zaman bir istikrar aktörü olduğunu göstermiştir. Bağdat sadece vaatlerini yerine getirmemekle kalmıyor, aynı zamanda maaşları ödememenin kendi hataları olmadığını göstererek vatandaşları arasında Kürdistan Bölgesi'ne olan güveni stratejik ve sistematik olarak baltalamaya devam ediyor, ki bu doğru değil. Bağdat'taki bazı siyasi güçler, Kürtleri ekonomik haklarından mahrum bırakarak Kürdistan'ın meşruiyetini yok etmeyi umuyorlar ki ben bunu ham bir hayal olarak görüyorum.
Ancak, bu gelişmeyi endişe verici kılan şey, bazı Kürt partilerinin halkın ve vatandaşların birliğini ve kaderini savunmak yerine bu yıkıcı sürece katılmalarıdır. Yanlış bilgi yayarak, ulusal sorumluluktan ziyade parti kazanımları peşindedir. Kürdistan Bölgesi Hükümetibib girişimlerine karşı çıkarak, etkili bir şekilde Bağdat'ın genişletilmiş bir kolu gibi hareket ediyorlar.
Başkan Barzani'nin stratejik sesi
Bu plana karşı, Başkan Mesud Barzani bir kez daha sadece Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) veya tek bir parti adına değil, tüm Kürdistan halkı adına konuşarak, tarihi yeteneğini gösterdi. Birlik çağrısı ne nostaljik ne de semboliktir, stratejiktir. Bu konunun partiler arasındaki ideolojik bir mücadeleye indirgenmemesi, ulusal bir mücadele olarak görülmesi gerektiğini vurgulamaktadır.
Başkan Barzani'nin Kürtleri bölünmelere, ihanetlere ve dış baskılara rağmen birleştirme çabaları, daha derin bir anlayışı yansıtıyor. Zayıf ve bölünmüş bir Kürt cephesi sadece Kürdistan Bölgesi için değil, aynı zamanda tüm bölgenin istikrarı için de tehlikelidir. Bu nedenle hukukun üstünlüğünün ve diplomatik sorumluluğun önemini defalarca vurguladı.
Mesrur Barzani'nin direniş modeli: Stratejik vizyona sahip bir devlet adamı
Terör örgütü DAİŞ'e karşı savaştan koronavirüs salgınına, düşen petrol fiyatlarından Bağdat'tan gelen sistematik ekonomik saldırılara kadar büyük zorluklara rağmen, Başbakan Masrur Barzani, Kürdistan Bölgesi Hükümetinin artık bir seyirci değil, değişimin bir aktörü olduğunu gösterdi. Mesrur Barzani'nin liderliğinde, Kürdistan Bölgesi Hükümeti diplomatik ilişkileri güçlendirdi, çeşitlendirilmiş ekonomik büyümeyi teşvik etti ve yönetimde şeffaflık ve dijitalleşme için çalıştı. Bölge düşmanlarının onun çöküşünü umduğu anda Sayın Mesrur Barzani popülizmden ziyade stratejik devletçiliğe dayalı bir direniş modeli sundu.
Federal hükümetin uluslararası petrol şirketlerine yönelik tehditlerine rağmen, Mesrur Barzani geri adım atmadı. Aksine, hem bilinçli hem de iş birliğine açık bir Kürdistan vizyonu sundu. ABD yönetimi tarafından tanınan, değeri 110 milyar dolar olan iki ABD şirketiyle yapılan sözleşmeler, Mesrur Barzani liderliğindeki Kürdistan Bölgesi Hükümetinin ilerleyişinin engellenmesinin iç ve dış düşmanların hayali haline geldiğini gösteriyor.
Uluslararası paralellik: Bölünmenin sonuçları
Neyin tehlikede olduğunu anlamak için iki uluslararası örneğe bakalım.
İspanya/Katalonya (2017) – Katalan bağımsızlık hareketi geniş bir halk desteği toplamayı başardı, ancak Madrid'deki yetkililerin acımasız direnişiyle karşılaştı. Hareketin ivme kaybetmesine katkıda bulunan şey, referandumdan sonra ortak bir strateji üzerinde anlaşamayan partiler olan iç bölünmelerdi. Madrid bundan yararlandı ve sonuç olarak Katalan özerkliği güçlendirilmek yerine zayıflatıldı.
Güney Sudan (2011-2023) – Güney Sudan, bağımsızlıktan sonra ulusal birliği inşa etmek için tarihi bir fırsata sahipti. Ancak, siyasiler kişisel menfaarlerini ulusal çıkarların önüne koyduğu için ülkede iç savaş ve çöküş meydana geldi.
Sonuç: Birlik bir lüks değil, bir zorunluluktur
Kürdistan Bölgesi Hükümetinin mücadelesi yalnızca ekonomik ve politik değil, aynı zamanda varoluşsaldır. Kendini yönetme hakkı, ekonomik yaptırımlara karşı koyma hakkı ve bir aktör olarak hareket etme hakkı söz konusudur. Bu tabloda, uyum bir lüks değil, bir ön koşuldur.
Başkan Mesud Barzani'nin birleştirme konusundaki yeteneği ve Başbakan Mesrur Barzani'nin inşa etme isteği, Kürdistan'ın iç veya dış baskılara boyun eğmeyeceğini gösteriyor. Ancak sorumluluk diğer Kürt partilerine de düşüyor.
*kurdistan24.net/tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar K24 Medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.