Türk ırkçılığı ve Hewlêrli Kürt aileye ırkçı saldırı

Kürdistan Bölgesi yetkilerinin de saldırıyla ilgili vardıkları sonuç, bu saldırının ırkçı bir saldırı olduğudur. Bu tespitleri doğru ve yerinde bir tespittir.

Mersin
Mersin

Üç gün önce Kürtler olarak Türk ırkçılığının ürünü olan yeni bir gelişmeyle daha karşılaştık.

Biz Kuzeyli Kürtler, her zaman Türk devleti ırkçılığı ve toplumsal ırkçılıkla karşı karşıyayız. Ama ne yazık ki son zamanlarda Kürdistan Bölgesi vatandaşı Güneyli Kürt kardeşlerimiz de bu ırkçılıkla bire bir karşılaşmaktadırlar. Bir dönem önce Trabzon’a giden Güneyli Kürt kardeşlerimiz Kürt bayrağı nedeniyle barbar ırkçı bir saldırı ile karşı karşıya kalmışlardı.

Bundan üç gün önce de Kürdistan Bölgesi’nin başkenti Hewlêr’den Türkiye’ye tatile gelen Muştaq Mehmûd Kerîm ve ailesi, Mersin Bozyazı ilçesine bağlı Gözsüzce Sırtlan mevkiinde 3 kişinin ırkçı saldırısına uğradı. Saldırıda baba Muştaq Mehmûd Kerîm ve oğlu yaralandılar. Saldırıya ilişkin gözaltına alınan 3 kişiden 2’si "kasten öldürmeye teşebbüs", "mala zarar verme" ve "halkı kin ve nefrete teşvik etmek" suçlarından tutuklandı. 1 kişi ise adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.

Irkçı saldırganların ilk planda tutuklanması olumludur. Ama bu yargılamanın, Kürtler söz konusu olduğu için adaletli yürümesini düşünmek saf dillik olur. Neticede mahkemeler Türk milleti adına karar veriyorlar. Bu da Kürtleri en baştan yok saymakta, mahkemelerin Kürtleri gözeterek karar veremeyecekleri anlamına gelmektedir.

Gelişmeleri ve yargılamayı yakından izleyerek sonuçlarını birlikte göreceğiz. Umut ederim ki mahkeme bizi yanıltır. Irkçı saldırganlara gerekli cezayı verir.

Kürt ailesine yönelik saldırıdan sonra, Kürdistan Parlamentosu, Hewlêr Valisi, diğer Kürdistan yetkilileri konuyla ilgili gerekli duyarlılığını gösterdiler. Barbar ırkçı saldırıyla ilgili tepkilerini açıkça ifade ettiler. Türk devletinin dikkatini konuya çektiler. Gerekli soruşturmanın başlatılmasını ve yürütülmesini istediler. Kürdistan yetkili kurum ve kişilerinin bu duyarlı davranışı bir ölçüde sonuçta verdi. Irkçı saldırganlar gözaltına alındı, ikisi de tutuklandı.

Kürdistan Bölgesi yetkilerinin de saldırıyla ilgili vardıkları sonuç, bu saldırının ırkçı bir saldırı olduğudur. Bu tespitleri doğru ve yerinde bir tespittir.

Diyarbakır Barosu Başkanı olaya vakıf olduğu andan itibaren şu açıklamayı yapıyor: “Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nden Mersin’e seyahat eden kişilere yönelik ırkçı saldırıyı/linç girişimini kınıyorum. İnsanlığa karşı işlenmiş bu suçun failleri hakkında hızlı ve etkin bir soruşturma talep ediyor, ilgili savcılığın kamuoyunu acilen bilgilendirmesini talep ediyorum.  Diyarbakır Barosu olarak mağdurlara gerekli hukuki desteği sunacağız ve soruşturmanın takipçisi de olacağız.”

Irkçı saldırganların tutuklanmasında Diyarbakır Barosunun zamanında ve duyarlılıkla Mersin’e giderek olaya müdahale etmesinin de önemli bir etkisinin olduğundan şüphe yoktur. Olayın duyulmasından sonra tüm Kürtlerin olaya büyük duyarlılık ve tepki göstermeleri, ırkçı saldırıyı lanetlemeleri de Türk devlet yetkilileri üzerinde önemli etki yaptı. Bu etki şüphesizce soruşturmaya da yansıdı. Saldırganların tutuklanmasında da bir etkisi oldu diye düşünüyorum.

Bu barbar ırkçı eylemi yorumlamak için öncelikle olayın tanığı olan kişinin görüşlerini aktarmam gerekiyor. Çünkü bu tanıklıkta gözden kaçırılmaması gereken ve bir anlamda güncel ırkçı saldırı olayını, geçmişte ve günümüzde Kürtlere yönelik sistemli devlet ve toplumsal ırkçılığı açıklamaya etki yapacak önemli veriler sunuyor. Olayın tanığı da bir Kürt ailedir. Ama olaya müdahale ettikleri zaman Kürt olduklarını haklı olarak saldırının genişlemesini engellemek için ifade etmiyorlar. Olayın tanığı Kutluk ailesidir. Cihan Kutluk diyor ki: “Eşim bir grubun birini uçurumdan atmak istediğini gördü. Olaya hemen müdahil olmaya çalıştık. Yaptıkları işaretlerden verdikleri mesajlardan Kürt karşıtı ırkçı bir saldırı olduğu çok netti. Aileye yardım etmek ve olayı körüklememek için ‘Ben de Kürt’üm’ demedim. Saldırgan grup 4-5 kişiydi. Biz de 4-5 olduk. Adamı alarak cipine bindirdim ve Jandarma noktasına ulaştırdım. Sonra da ambulansı çağırarak hastaneye ulaştırdık. Daha sonra karakola giderek olayla ilgili ifade verdim. Adam bariyerlere doğru savrularak bayıldı. Adamı uçurumdan atmaya çalıştılar. Olayın ardından 3 saldırgan gözaltına alındı.”

1-Cihan Kutluk’un ifadesinden anlaşılıyor ki olayda ırkçı ülkücülerin işaretleri yapılmış. Bu da saldırının tartışmasız bir şekilde ırkçı bir saldırı, Kürt düşmanlığının devamı ve yansıması bir eylem olduğunu gösteriyor.

2-Cihan Kutluk Kürt olduğunu korkudan açıklamıyor. Kendisini de ifade ettiği gibi, saldırının genişlemesini engellemek, tehlikeyi dar sınırlar içinde tutmak için Kürt olduğunu açıklamıyor. Bu da Kürtlere yönelik sistemli tarihsel bir devlet ve toplumsal ırkçılığın olduğunu gösteriyor.

Bilindiği Türk Kemalist devleti kuruluşundan kısa bir süre sonra, Kürt milletinin varlığını inkâr etti. Kürtlerin Türk olduğunu resmi tez olarak benimsedi. Bu tezini üniversitelerde bilimle alakası olmayan profesörler yaptırdığı araştırmalara dayandırdı. Kürtlerin varlığı inkâr edilince, Kürtler de güneşin balçıkla sıvanmayacağı kadar gerçek olarak tarihteki yerinde iken, Kürtlerin yok olduğunu ideolojik kampanyalarla herkese benimsetmeye başlattı. Kürtleri Türkleştirmek için strateji ve siyasetler yürüttü. Kürtleri yok etmek için fiziki, kültürel, tarihi jenosid uyguladı. Bu jenosid devam ediyor.

Türk devletinin Kürtlere yaklaşımı ırkçı, faşist, hak ve hukuk dışı bir yaklaşımdı. Bu yaklaşım, devlet ırkçılığını yarattı. Devlet ırkçılığı, uzun tarihi gelişim içinde toplumsal ırkçılığı üretti. Tüm Türkleri zehirledi. Türkler, Kürtlere düşman hale getirildi. Kürtlerin, “Biz Kürt’üz” demesini, Türkler kendi ulusal kimliklerine bir saldırı olarak algıladılar. Bu durumda da Kürtlere karşı ırkçı saldırı içinde oldular. Bu ırkçı yapılarını ve saldırganlıklarını diri tutmaya devam ediyorlar. Mersin’deki Kürt ailesi kardeşlerimize saldırı bu siyaset, strateji, zihniyetin bir sonucudur.

Bu ırkçı saldırılar, bir Kürt-Türk çatışmasını yaratmayı da amaçladığı her zaman gözden kaçmayan bir gerçektir. Bu son saldırı olayından da böyle bir provokasyon görünmektedir. Bilindiği gibi Mersin Kürtlerin yoğunlukla yaşadıkları bir Türk şehridir. Çatışma için elverişli bir alan ve kent olduğu düşünülmüş olabilir.

Ayrıca Türkiye’de ciddi bir siyasi çatışma var. İktidar ve muhalefet arasından etik kurallara uymayan bir kavga var. İç karışıklık yaratmak isteyenler geçmişte olduğu gibi, Kürtleri kullanma yoluna gitme amacını taşıyabilirler. Buna kesinlikle izin vermemek gerekir.

 

*kurdistan24.net/tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar K24 Medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir