Kürt sorunu artık avuç yakıyor

Kurd24

Kürtler açısından Türkiye siyaseti, kendi tarihinin hiçbir döneminde bu kadar çaresiz ve sıkışmışlık hissi içinde olmadı. Bunun iki nedeni var: Birincisi, Cumhurbaşkanlığı yönetim sistemi, ikincisi kutuplaşmanın vardığı can yakıcı boyutlar. Bu iki olgu, siyaseti ne devlet düzeyinde ne de siyasi partiler düzeyinde yönetilemez hale getirmiş. Tek adamlık için veda edilen parlamenter sistem aslında, Kürt sorununu derin dondurucuda tutmanın en iyi yoluydu. Nihayet Kürtleri parlamentoya alıp sonsuzluğa kadar oylama imkânı vardı. Ama birileri ömür boyu saltanat hevesiyle bu kullanışlı aparattan vazgeçti ve sıkışma başladı.

Ömür boyu saltanat için kurgulanan cumhurbaşkanlığı yönetim sistemi nesnel olarak, toplumu her bakımdan ve her şeyiyle kutuplaştırmak zorundaydı. Bu zorunluluk yapılan tercihin doğal sonucuydu. O nedenle de Türkçü, milliyetçi ve İslamcı ne kadar değer varsa bu uğurda siyaset sahnesine sürüldü. Ve söz konusu malzemeler, toplumu gergin bir kutuplaşmanın yıkıcı enerjisi için sürdü ve ulaşabileceği zirve noktasına kadar çıktı. Anlaşılan bu zirve artık inişte. Üstelik iniş öyle paraşütle atlayış gibi kontrol edilebilir cinsten değil.

Kutuplaşmanın ana malzemesinden biri de Kürt sorunuydu ve kirli bir mutabakat gibi bu malzeme, hem iktidar hem de ana muhalefet tarafından birleştirici bir kahramanlık destanı gibi benimsendi. Ama gelinen nokta da anlaşılan o ki birileri yanlış hesap yapmış. Birileri bu işi olduğundan çok abartmış ve Türkiye siyaseti bu konuda bir dilenci konumuna düşmüş.

Bugünlerde iktidarı ve muhalefetiyle Türk siyaseti burnundan kıl aldırmadan, Kürtlerle normalleşmenin yollarını arıyor. Ama Türkçülüğü, milliyetçiliği ve İslami değerleri öyle hoyratça kullandılar ki normale dönüşün Kürtler açısından itibar edilecek herhangi bir yolu kalmadı.

Bunun anlamı şudur: Türkiye siyaseti, Kürtlerin makul ve sağduyulu davranmasına muhtaç hale gelmiş. Hiçbir şey vaat etmeden, elini hiçbir taşın altına koymadan müesses nizamın Kürtler tarafından desteklenmesi bekleniyor. Kelimenin tam anlamıyla dualar eşliğinde dehşet bir bekleyişin başladığını söylemek için kâhin olmaya gerek yok.

Peki, zayıf düşmüş resmi siyaset karşısında Kürtler ne yapabilir? Kürtlerin yapabileceği en değerli şeyin partner olmak değil, taraf olduğunu herkese kanıtlamaktır. Partner olmak, Mücahit Bilici’nin dediği gibi, “evsiz kalmak ve bekleme salonuna alınmak” demektir. Taraf olmak, kesin biçimde ev sahibi olmaya aday olmak anlamına gelir. Kürt siyaseti taraf olmak namına Türk siyasetinin bütün aktörlerini eşitlemek zorunda. Siyasi aktörler arasında fark görmemek, nüans arayışlarına tenezzül etmemek, taraf olmanın en belirleyici kriteri olur.

Bunun için zihnimizi bir çöplüğe dönüştürmek gerekmez. Türkiye’de olabilecek en sol siyaset, solu evrensel anlamda ifade edebilecek siyaset, Kürtlerin kendi haklarına kavuşması siyaseti değil mi? Bu siyasetten daha devrimci bir siyaset olabilir mi? Bu siyasetten daha liberal bir siyaset olabilir mi? Bu siyasetten daha demokratik bir siyaset olabilir mi? Ve bu siyasetten daha fazla hangi siyaset demokrasiye hizmet edebilir ki?

Basitçe ifade edeyim, Türkiye’de Kürt sorunun çözümü solculuktur, devrimciliktir. Liberterdir, demokratiktir ve demokrasiye hizmettir. Bu bahiste taraf olan Kürtler sadece bu konumlarıyla her türlü demokrasiye hizmet ediyor. Ayrıca bir başka demokrasi hizmetine gerek yoktur. 

Kürtler bir an önce ihtiyaç duyulan birliği sağlamalı. Muhataplar belli ve kapıda. Hayali muhataplar aramaya hacet yok. İç birliğini sağlayan Kürt siyaseti bir taraf olarak, gerçek muhatabıyla elbette buluşacak. Çünkü Kürtlerin desteğini alamayan siyaset, Türkiye’yi yönetemez.

Bu büyük fırsat kaçmamalıdır. Belki de bir daha bu fırsat altın tepside kapımıza kadar gelmez.

 

*kurdistan24.net/tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar K24 Medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir