Demirtaş ve Yüksekdağ'dan "barış" mesajı

Edirne Cezaevi'nde tutulan Selahattin Demirtaş, “Gerçek barış adaletle, eşitlikle ve özgürlükle mümkündür.” derken, Kandıra Cezaevi'ndeki Figen Yüksekdağ ise "Halklarının, büyük savaş kuşatmaları ve dayatmaları altında ezildiği bir zamanda barışın ve demokrasinin sesi, soluğu, mücadele gücü olmak çok değerlidir." dedi.

DEM Parti’nin İstanbul’da düzenlediği Uluslararası Barış ve Demokratik Toplum Konferansı’nda Eski HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ'ın mesajları okundu.

Demirtaş, gönderdiği mesajda, barışın bir tercih değil zorunluluk olduğunu belirtirken, "Süreç parçalanma değil, onurlu birliği sağlayacak bir süreç." değerlendirmesinde bulundu.

Kandıra Cezaevi'ndeki Yüksekdağ ise PKK lideri Abdullah Öcalan’ın, “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısıyla” tüm Türkiye ve bölge halkları için yeni bir dönemin kapılarının açıldığını kaydetti.

Selahattin Demirtaş'ın mesajının tamamı şöyle:

"İnsanlık tarihinin en derin krizlerinden birinden geçtiğimiz bu dönemde, barış artık bizim için, dünya halkları için bir tercih değil, zorunluluktur. Savaşın, eşitsizliğin, otoriterliğin ve inkar politikalarının yarattığı yıkım; sadece coğrafyalarımızı değil, vicdanlarımızı da yaralamıştır. Bu yüzden bu konferansta atılan her adım, kurulan her cümle, alınan her karar; yalnızca bugünümüzü değil, gelecek kuşaklarımızın da kaderini etkilemektedir.

Barış; silahların bırakılmasından, susmasından ibaret değildir. Gerçek bir barış hepinizin de bildiği gibi adaletle, eşitlikle, özgürlükle ve onurlu bir yaşamla mümkündür. Barış; Kürt’ün, Türk’ün, Arap’ın, Ermeni’nin, Süryani’nin, Alevi’nin, Sünni’nin, kadınların, gençlerin, işçilerin, inançlı ya da inançsız herkesin kendini bu toprakların eşit ve özgür yurttaşı olarak hissedebildiği, refah içinde yaşayabildiği bir düzenin kurulmasıyla mümkündür.

Demokratik toplum ise korkular, kaygılar, baskılar üzerine değil, güven üzerine, demokratik katılım esaslarının temel alınmasıyla yükselir. Tek bir kimliğin, tek bir dilin, tek bir inancın değil; tüm farklılıkların eşit ve özgür şekilde var olabildiği bir ortak yaşam sözleşmesidir. İşte bu nedenle demokrasiyi savunmak, sadece bir siyasi ve politik duruş değil, aynı zamanda ahlaki ve insani bir sorumluluktur. Bu anlamda Sayın Öcalan’ın cesur ve kararlı duruşu çok değerli ve anlamlıdır. Keşke bunca önyargı bir kenara atılabilse ve Sayın Öcalan’ın doğrudan toplumla konuşabilmesinin imkanları yaratılabilse. O zaman eminim ki Türkiye’de kaygılı ve öfkeli herkes için tatmin edici cevaplar da ortaya çıkacaktır, gereksiz spekülasyonlara da zemin sunulmamış olacaktır.

Orta Doğu’nun onlarca yıldır bir savaş merkezine çevrildiği, halkların birbirine düşman edildiği, halkların ortak yaşam iradesinin parçalandığı bu dönemde; demokratik çözüm ve barışçıl diyalog arayışı hepimiz için çok kıymetlidir. Silahlardan, baskılardan, korkulardan beslenen düzenin karşısına; sözü, iradeyi, müzakereyi ve halkların kardeşliğini koymanın zamanı çoktan gelmiştir, geçmektedir.

Türkiye’nin de artık inkarla, ötekileştirmeyle ve ayrımcı politikalarla değil; demokrasiyle, hukukla ve toplumsal barışla, ortak yaşam iradesinin en güçlü şekilde yaşatıldığı yer olarak anılması gerekmektedir. Bunun yolu ise, gerçeklerle cesurca yüzleşmekten, geçmişin acılarını unutmadan ama bu travmalara teslim de olmadan halkların ortak geleceğini birlikte kurma iradesini göstermekten geçer.

Son olarak şunu söylemek istiyorum. Hepimiz için barış mümkündür. Demokrasi mümkündür. Birlikte, eşit ve özgür bir yaşam mümkündür. Unutmayın ki bu bir parçalanma, bölünme süreci değildir, zaten paramparça olmuş halkların onurlu birliğini sağlayacak tarihi bir süreçtir. Buna inanmaktan hiç vazgeçmeyelim. Bunun için mücadele edelim."

Figen Yüksekdağ'ın açıklaması şöyle:

"Uluslararası Barış ve Demokratik Toplum Konferansını saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. Türkiye, Kürdistan, bölge ve dünya halklarının, büyük savaş kuşatmaları ve dayatmaları altında ezildiği bir zamanda barışın ve demokrasinin sesi, soluğu, mücadele gücü olmak çok değerlidir.

Sayın Öcalan’ın, “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısıyla” bütün Türkiye ve bölge halkları için yeni bir dönemin kapıları açıldı.

Bu döneme ruhunu, anlamını, gücünü verecek olan; halklarımızın, kadınların, gençlerin, tüm ezilen inançların ve emekçilerin sarsılmaz demokratik birliği ve hareketidir.

Konferansınızın böyle bir hareketin ruhu, bilinci, kararlılığı olacağına inançla; emeği geçen herkesi ve tüm değerli katılımcıları selamlıyorum."