HAK-PAR: Kürtler kendileri için statü talep etmeyene neden destek versin?
Epözdemir, "Kürtler aktör değil, Kürtler bir faktör. Türkiye sisteminde bir şeylerin belirlenmesi ve sonuçlanması Kürtlerin sergileyeceği tavır ile daha somut bir hal alıyor" dedi
İSTANBUL (K24)
Cumhur ve Millet ittifakının Kürt meselesinde milli mutabakat adı altında birleşip ortak görüşü benimsediğini aktaran HAK-PAR Genel Başkanı Abdüllatif Epözdemir, “Kürtler, kendileri için statü talep etmeyene, parti programında kolektif haklarına yer vermeyenlere neden destek versin?” dedi.
Türkiye’de iktidar partisi AK Parti ile ana muhalefet partisi CHP’nin geçtiğimiz yılın son aylarında farklı siyasiler ile gerçekleştirdikleri görüşmeler bu yılın ilk aylarında da devam ediyor. Parlamentonun üçüncü büyük partisi olan HDP de farklı siyasi partilerden randevu alıp ilk görüşmeyi Saadet Partisi ile planladı.
Daha önceki yerel ve genel seçimlerde Türkiye siyasetine etkileri ile gündemde çok konuşulan Kürtlerin bu süreçte nasıl siyasi bir yol izleyeceği de Kürt siyasi çevrelerinde şimdiden tartışılıyor.
K24’e konuşan Hak ve Özgürlükler Partisi (HAK-PAR) Genel Başkanı Abdüllatif Epözdemir, son tartışmaları değerlendirdi.
Her iki ana siyasi ittifakın (Cumhur-Millet) Kürtlerin yararına olmadığını ve bütün Kürt siyasi güçlerin tek çatı altında bir ittifak kurması gerektiğini belirten HAK-PAR Genel Başkanı Epözdemir, “Ne Cumhur, ne Millet İttifakı Kürtlerin statüsü ve kolektif hakları için hiçbir şey sunmuyor. Parti programında Kürtler için hiçbir kolektif hakka yer vermeyene, statü talep etmeyene Kürtler neden destek versin?” şeklinde konuştu.
“CUMHUR VE MİLLET İTTİFAKI KÜRT MESELESİNDE ORTAK TAVRA SAHİP”
Kürtlerin bu süreçte milli çıkarlarını göz önünde bulundurarak siyasi bir tavır sergilemesi gerektiğini vurgulayan HAK-PAR lideri Epözdemir, Kürtlerin sadece Cumhur ya da Millet İttifakı’ndan birine tercih edilmesini zorunlu kılan yaklaşımın sorunlu olduğunu belirterek şunları kaydetti:
“Kürtler mecbur değil ki Millet ya Cumhur İttifakı’nın bir parçası ya da taraftarı olsun. Her iki ittifakın programında Kürtlere fayda sağlayacak bir plan, bir yol haritası yok ve Kürtler için ikisi de birbirinden beter. Kürt sorunu gündeme geldiğinde her iki ittifak, milli mutabakat adı altında bir araya gelip ortak bir tavır sergiliyorlar ki bu mutabakat aslında bütün Ortadoğu Kürtlerinin kazanımlarına düşman olan bir yapı. Kürtlerin buna karşı kendi ulusal çıkarlarını esas alan bir siyasi tavır benimsemesi ve buna göre adım atmaları lazım.”
Epözdemir, Kürt siyasi parti ve oluşumların kendi ittifakını kurmanın gerekli olduğuna işaret ederek sözlerine şöyle devam etti:
“Elbette Kürtlerin kendi aralarında bir ittifak kurması da mümkün. Doğru olan da bu zaten. Bütün Kürt güçleri ve örgütlerinin sadece seçim için değil, Kürtlerin şu ana kadar gasp edilen tüm hakları için, Kürt dili ve Kürtlerin kolektif demokratik haklarının alınması için çalışmalar yürütecek bir ittifakta bir araya gelmeleri elzem. Bu şekilde gelecek seçimlerde Kürtleri iktidar ve muhalefet arasında bir seçim yapmaya zorlamasının da önüne geçilebilir.”
“KÜRTLER İÇİN STATÜ TALEP ETMEYEN KÜRTLERİN TEMSİLCİSİ OLAMAZ”
Kürtler için hiçbir statü talep etmeyenlerin Kürtlerin temsilcisi olamayacağını ifade eden Epözdemir, “Kürtlerin hakkını hukukunu göz ardı eden, parti programında Kürtlerin statüsüne dair bir planı olmayanlar, Kürt dili ve kolektif haklar için bir derdi olmayanlar Kürtlerin temsilcisi olamaz. Bu yüzden iktidar partisi AKP ve HDP’yi Kürtlerin temsilcisi olarak görmüyorum” diye konuştu.
“KÜRTLER AKTÖR DEĞİL FAKTÖR”
Kürtlerin seçimlerde bir aktör değil faktör olduğunu düşünen Epözdemir, şunları kaydetti:
“Seçim zamanı bir tiyatro sergilenir, Kürtlere çağrı yapılır ve aktör olduğu söylenir. Daha sonra tiyatro biter ve aktör dedikleri Kürtler unutulur. Biz buna karşıyız. Kürtler aktör değil, Kürtler bir faktör. Çünkü Türkiye sisteminde bir şeylerin belirlenmesi ve sonuçlanması Kürtlerin sergileyeceği tavır ile daha somut bir hal alıyor. Bakın şu an Türkiye büyük bir krizin, sıkıntının içine girmiş durumda. Bunun sebebi de Kürt sorunun hala çözülmemiş olması. Bu yüzden uluslararası kamuoyunda Türkiye’ye bir değer verilmiyor. Avrupa, Türkiye’ye sırtını dönmüş, kapıları yüzüne kapatmış. Amerika selam bile vermiyor. Demokratik ülkelerin Türkiye’deki sisteme dair bir inançları kalmadı.”