Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu 11. toplantısında STK'ları dinledi

Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu 11. kez toplandı.
Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu sivil toplum kuruluşlarını (STK) dinledi.
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Numan Kurtulmuş, Türk ve Kürt halkının ortak değerinin Müslümanlık olduğunu belirterek, "Bu kardeşliği bozacak her türlü söz ve eylemi kategorik olarak reddediyoruz. Yeni bir süreç başlamıştır. Bu ülkede Türklerin Kürtlerin arasına bir takım fitneler konmaya çalışıldı. Her acının arkasında kim var, niye var, nasıl var o günün şartlarında konuşmaya başlarsak, toplantılar, yıllar yetmez. Bu millet çok acılar çekti. On binlerce insan öldü, binlerce insanımız şehit oldu. Analar çok ağladı. Analar ağlamasın." ifadelerini kullandı.
Mezopotamya Göç İzleme ve Araştırma Deneği Başkanı Murat Sarı, Kürtlerin Avrupa ve Amerika’ya sığınma talebinde bulunduklarını söyleyerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Elbette ki bu süreçle ilgili bu sürecin oluşturduğu bir takım travmalar mevcuttur. Bu travmalar zorunlu göçün bireylerde depresyon ve travma sonrası stres bozukluğu, psikolojik sorunlara yol açmıştır. Kültürel uyum programları göç edilen yerlerde dil ve kültür farklılıkları nedeniyle uyum sorunları oluşturmuştur.
Yine bu süreçte en çok bu süreçten en çok etkilenen kesimler kesim kadınlar ve çocuklar olmuştur. Bu durumda kadınlarla ilgili şuna değinebiliriz. Göç eden kadınlar kentlerde düşük ücretli ve güvencesiz işlerde çalışmak zorunda kalmış, sosyal izolasyon ve aile içişleri gibi sorunlarla karşılaşmıştır. Yine çocukların eğitim hayatları kesinti uğramış, yeni ortaklara umut sağlamakta zorluk çekmiş ve psikolojik sorunlar yaşamışlardır.
Bunun beraberinde işsizlik ve ekonomi sorunlarla beraberinde gelmiştir bu son sürecin devamında göç edenlerin çoğu kendi topraklarını bıraktıktan sonra aslında kendi topraklarında tarım ve hayvancılık faaliyetlerini yürütüp gayet mağdur şartlarda yaşarken kentlerin göç sonrası vasıfsız işlerde çalıştırılmış, ağır işlerde çalıştırılmışlardır. Ucuz iş gücü olarak kullanılmıştır. Esasen bu kişiler devamında ise bu kişilerin gittiği yerlerde çalışma hayatına başlamasıyla birlikte birtakım sosyal mutsuzluklar da ortaya çıkmıştır."
Mezopotamya İslami Araştırmalar Federasyonu Temsilcisi Abdullah Sağır ise şöyle konuştu:
"İslam ana kaynağı aracılığıyla kardeşliğin kaynaklandığını ve nasıl başladığını ortaya koymuş. Bunun bazı temel ilkeleri ve zedeleyici bazı noktalarını açıklamıştır. Örneğin Kur'an ilk başta bizlerin bir erkek ve dişiden yaratıldığımızı beyan etmiş ardından hepimizi Adem'in çocukları olarak kabul edip ya ben ya Adem şeklinde muhatap almıştık. Yine etnik ve inanç bakımından tek bir topluluk olduğumuzu yüce Yaratıcı dileseydi bu şekilde kalacağımızı vurgulamış ancak birbirimizi tanımak ve olduğu gibi kabul etmek amacıyla halkları ve kavimleri Allah tarafından ayrılacağımızı ifade etmiştir.
Bunun doğal neticesi olarak ortaya çıkan dillerimizin ve renklerimizin farklı oluşunun yüce Tanrı'nın varlığının ve birliğinin nişanelerinden biri olduğunu izah etmiş bu farklı oluşun bölümüne sebebi değil iyilik ve hayırlarda yarış ve vesile kılınmasını talep etmiştir. Ayrıca İslam bizleri yüce Allah'a inananlar olarak ancak kardeş olduğumuzu ilan etmiş kardeşlere de barışı yakışacağında rahmetin bazı umuduyla kardeşlerimiz arasında barışın tesir edilmesini birbirleriyle barıştırılmasını emretmiştir.
Kur'an'ın Türk, Kürt ve Araplar başta olmak üzere hepimizin Adem'in çocukları ve inanmalar olmanız hasebiyle iki yönden kardeş olduğumuzu kabul ettiğini söyleyemeyiz. Aynı zamanda Kur'an dinde zorlama olmadığı temel ilkesini belirlemesinin gereği inanç bakımından çoğunluğu kabul etmiş, tüm inançların varlığını teslim etmiş, onunla birlikte iman edenler, Yahudiler, Hristiyanlar, Asabi'ler, Meclis'ler ve Müşrikler gibi farklı inanç sahiplerini ve inancın gereği olarak ibadetlerin yerine getirildiği havralar, namazgahlar, kiliseler ve meclisler gibi ibadet mekanlarını tek tek anarak onlara eşit şekilde yaklaşmış, dünyada varlıklarını kıyamete kadar söndürmelerini ve kıyamet gününe Allah tarafında birbirlerine ayrılacaklarını bildirerek dokunulmadıklarını vurgulamıştır.
Hatta bununla da yetinmeyerek ibadetlerin icra edilmesinde ve mekanların idaresinde görev alan ruhvar ve hırsız, hırsız hisleri muhabbet eliyle kibri olmayışlarına dolayı da örmüştür."