Ayşegül Doğan: Farklı fikir ve öneriler süreci aksine güçlendirir

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Sözcüsü Ayşegül Doğan, Türkiye’nin Rojava'ya yönelik tutumunu eleştirerek, Türkiye’nin diyalog ve müzakereyi esas alması ve yapıcı bir rol oynaması gerektiğini söyledi.

DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, bugün (25 Aralık 2025 Perşembe) partisinin Genel Merkezinde güncel gelişmelere ilişkin basın toplantısı düzenledi.   

Barış sürecine ilişkin Ayşegül Doğan, şunları kaydetti:

“Umutların kırılmamasından, aksine güçlendirilmesinden yanayız. Farklı fikirler süreci zayıflatmaz. Eleştiriler ve öneriler süreci zayıflatmaz. Aksine güçlendirir. Ama maksatlı saldırılar süreci zayıflatmaya dönüktür. Önemli olan artık ortak bir yolun bulunması. Birinci aşamayı geride bıraktık. MYK'mız elbette ikinci aşamayı değerlendirdi. Çünkü ikinci aşamanın eşiğindeyiz. İkinci aşama DEM Parti için yasal düzenlemeleri ifade ediyor. Siyasi zeminin hukukla desteklenmesini, ancak bununla tescillenebileceğini ifade ediyor bizim için.”

Sürecin olması gereken hızda olmamasına rağmen ilerlediğini belirten Doğan, "Toplumsal beklenti bu hukuki düzenlemelerin bir an evvel hayata geçirilmesi. Hem demokratikleşmenin sağlanması hem de artık ihtiyaç duyulan adaletin geciktirilmeden sağlanabilmesi için adım atılması." dedi.  

Komisyonun tek başına Kürt sorunu ve demokrasi sorununu çözemeyeceğini, ancak bu hususlara giden yolu açabileceğini belirten Ayşegül Doğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Demokratik çözüm kanallarını oluşturabilir. Bunun için ortak bir teklif çıkarabilir. Ve bu toplumsal konsensüs Mecliste bir barış mesaisine dönüştürebilir. Beklentimiz bu. Silahların tümden devre dışı bırakılacağı ve bunun kalıcı hale getirileceği yasal düzenlemeler oluşturulmalı. Burada da eşitlik ilkesi uygulanmalı." 

Türkiye’nin Rojava'ya yönelik tutumunu eleştiren Doğan, "Diyalog ve müzakere yönteminin esas alınması gerektiğini düşünüyoruz. SDG ve Şam arasında diyalog, aynı zamanda Türkiye ile diyalog ve temastır. Sorunları ancak konuşarak çözebiliriz. Ancak tehdit olarak ifade edilen konular ve konu başlıkları diyalog yoluyla çözülebilir. Tehdit değil, bir fırsata dönüştürülebilir diyalog kurarak. Tehdit olarak görünen esasında tehdit teşkil etmeyen konular. Başta SDG ile görüşmek, diyalog kurmak temas kurmak ve sorunları diyalog yoluyla çözmek gibi." diye konuştu.

Sözcü Doğan sözlerini söyle sürdürdü:

"Türkiye Suriye'de yapıcı bir rol oynamalı. Aleviler, Dürziler, Kürtler orada diken üstünde yaşamamalı, özgürce yaşayabilmeli, katılımcı bir modelle kendilerini güvende his hissetmeliler. Suriye'nin çok kültürlü, çok kimlikli yapısı binlerce yıldan süzülüp gelen bir yapı. Onu yok sayan ve katı merkeziyetçiliği dayatan modeller yerine herkesin kendisini ifade edebileceği ve özgür hissedeceği ve ait hissedeceği; yani Suriye'nin özüne, yapısına, tarihsel dokusuna, sosyolojik dokusuna uygun bir çözüm bulunmalı.

Suriye'de müzakere ve demokratik entegrasyon sürecinin uzaması ancak ve ancak istikrarsızlık isteyen güçlerin işine yarar. Bu güçlerin alanını genişletmek yerine demokratik entegrasyon ve müzakere sürecini güçlendirerek bu güçlerin alanını daraltmak ve zayıflatmak gerekir. Bu iki durumda Türkiye'yi de güçlendirecektir. Oradaki demokratik müzakere sürecinin ilerlemesi tüm Ortadoğu’ya demokratik etkileri itibariyle olumlu katkıda bulunacaktır."

Kürt siyasetçi Leyla Zana'ya yönelik küfürlü tezahüratla ilgili olarak da Ayşegül Doğan, "Tribünlerde yaşananlara kötü tezahürat, çirkin söz, kötü söz deyip geçiştiremeyiz. Bu ırkçılık adını koymak gerekir. Bu cinsiyetçilik adını koymak gerekir. Leyla Zana Kürt olduğu için hedef alındı. Bunu da açıkça söylemek gerekir. Leyla Zana, Kürtlerde temsil ettiği değerler dolayısıyla hedef alındı. Bunu yalnızca onun şahsına dönük bir hedef alma olarak değerlendirmemek gerekir. Daha ötesinde söylenmek istenenleri görmek ve buna göre pozisyon almak gerekir. Hamasetten, kandan, çatışmadan beslenenler kesinlikle kaybedecekler. Ancak gelin onlara karşı birlikte mücadele edelim.” sözlerini kullandı.