Açığa alınan 11 bin 301 öğretmenden 9 bin 843’ü Eğitim Sen’li

Eğitim - Sen, 672 sayılı kararname ile 11 bin 289 öğretmen açığa alınmasına tepki gösterdi.

Başbakan Binali Yıldırım’ın 14 bin öğretmenin açığa alınacağını söylemesinin ardından Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) 11 bin 285 eğitim emekçisinin açığa alındığını duyurdu.

MEB’in Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu’na (KESK) bağlı, Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) ile paylaştığı bilgiye göre, açığa alınan öğretmen sayısı 8 Eylül itibariyle 11 bin 301.

Açığa alınan 11 bin 301 öğretmenden 9 bin 843’ü Eğitim Sen üyesi

Açığa alınan öğretmenlerin sendikal dağılımı ise şöyle:

- KESK’e bağlı Eğitim Sen üyesi 9843 öğretmen

- Memur-Sen’e bağlı Eğitim Bir-Sen üyesi 51 öğretmen

- Birleşik Kamu-İş’e bağlı Eğitim-İş üyesi 40 öğretmen,

-Kamu-Sen’e bağlı Türk Eğitim-Sen üyesi 4 öğretmen,

- Özgür Eğitim-Sen’e  bağlı 4 öğretmen,

- Cihan-Sen’e bağlı Aktif Eğitim Sen üyesi 1 öğretmen açığa alındı.

- Açığa alınanlarda hiçbir sendikaya üye olmayan ise 1358.

-Diyarbakır’da 4 bin 300 öğretmen

-Eğitim Sen’e ulaşan ilk bilgilere göre, Diyarbakır’da görev yapan 4 bin 300 Eğitim Sen üyesi öğretmen açığa alındı.

-Dersim’de ise iki öğretmenden biri açığa alındı. Sadece bu ilde 504 Eğitim Sen üyesi açığa alındı.

-Mardin’de 1780, Batman’da 946, Adıyaman’da 466, Urfa’da 462, Elazığ’da 99, Bitlis’te 97 Eğitim Sen üyesi açığa alındı.

Eğitim-Sen: Hükümet, sivil darbe politikalarını devreye koydu!

Eğitim-Sen, 1 Eylül’de çıkan 672 sayılı karar hükmünde kararname (KHK) ile 11 bin 289 öğretmenin görevden almasına yönelik olarak yaptığı basın açıklamasında “İktidar ve siyasal uzantılarının algı operasyonu ve hükümetin darbe fırsatçılığı sonucunda açığa alınmıştır” dedi. Yapılan açıklamada “Hükümet, darbecilerle gerçek anlamda hesaplaşmayı bırakmış, OHAL hukukuna dayanarak çıkardığı KHK’ler ile kendinden olmayan herkesin tasfiyesini amaçlayan ‘sivil darbe’ politikalarını devreye sokmuştur” denildi.

Eğitim-Sen’in açıklaması şöyle:

"Eğitim öğretim yılının açılmasına sayılı günler kala 1 Eylül gece yarısı çıkarılan 672 sayılı KHK ile tek seferde 28 bin 163 öğretmen, en temel hukuk ilkeleri ve anayasa ayaklar altına alınarak, adil yargılama ve savunma hakkı bile tanınmadan kamu görevinden ihraç edilmiştir. Ardından 8 Eylül tarihinde 11 bin 285 öğretmen, iktidar ve siyasal uzantılarının algı operasyonu ve hükümetin darbe fırsatçılığı sonucunda açığa alınmıştır.

Devleti ve eğitim sistemini kendi siyasal-ideolojik çıkarları doğrultusunda yeniden yapılandırmak isteyenler, karşılarında duracak hiçbir muhalif, örgütlü güç istemedikleri için eğitime darbe girişiminde bulunmuştur. Hükümet kendisine muhalif herkesi “terör suçu” ile ilişkilendirerek kamuoyu desteğini arkasına almaya çalışmakta, kendi işledikleri suçların üzerini örtmek istemektedir.

Hükümet, darbecilerle gerçek anlamda hesaplaşmayı bırakmış, OHAL hukukuna dayanarak çıkardığı KHK’ler ile kendinden olmayan herkesin tasfiyesini amaçlayan “sivil darbe” politikalarını devreye sokmuştur. AKP’nin ülkenin ve eğitimin temel sorunlarını çözmek, demokratikleşme adımları atmak, hukukun gerçek anlamda üstün olduğu demokratik bir yapı oluşturmak gibi bir niyetinin olmadığı bilinmektedir. Bu antidemokratik tutum, bir taraftan ülkeyi ve eğitim sistemini büyük kaosa doğru sürüklerken, toplumun geniş kesimlerinde oluşan kaygıları arttırmaktadır.

15 Temmuz darbesinin başarılı olması durumunda yapılacak olanlar, bugün bizzat hükümet eliyle hayata geçirilmek istenmektedir. Evrensel hukuku, temel hak ve özgürlükleri yok sayarak, özellikle sendikal hakları zorlama yorumlarla suç kapsamına alarak gerçekleştirilen bu operasyonun, basında yer alan yaşan haberlerin aksine doğrudan sendikal eylemlerimize yönelik olduğu ve büyük bir suç işlendiği açıktır.

Unutulmamalıdır ki kamu emekçilerinin, sendikalarının aldığı kararlar doğrultusunda toplu eylem hakkına sahip oldukları; uluslararası sözleşmelerde, insan hakları sözleşmelerinde, Anayasa ve yüksek yargı kararlarında hiçbir tereddüde yer bırakmayacak şekilde tanınmıştır. Bu konuda çok sayıda AİHM, Anayasa Mahkemesi, Danıştay ve idari yargı kararı bulunmaktadır. Dolayısıyla sendikal eylemlerimizi suç kapsamına almanın kendisinin suç olduğu herkes tarafından bilinmelidir!

Siyasi iktidar, yıllardır eğitimin dinselleştirilmesine ve ticarileştirilmesine direnen, laik-bilimsel eğitimi savunan, emek, barış ve demokrasi mücadelesi yürüten eğitim emekçilerden intikam alırcasına hareket etmektedir. Hükümet, yandaş medya ve yandaş sendikanın işbirliği ile oluşturulan algı operasyonu ve açıkça iftira niteliği taşıyan suçlama ve hedef göstermeler sonucunda gerçekleştirilen açığa almalar, açık bir “yargısız infaz”dır ve hiçbir yasal hukuki dayanağı yoktur. Hükümet ve MEB’in de çok iyi bildiği gibi, hukuken somut delillere, yargı kararlarına, mevzuata uygun yürütülen idari soruşturmalara dayanmaktan uzak bir şekilde verilen tüm kararlar yasa dışıdır. Bu nedenle söz konusu operasyonun hukukla, adaletle açıklanacak hiçbir yanı yoktur. Yıllardır sendikal eylemlerimizden rahatsız olan ve siyasi komplolarla, örgütlü gücümüzü dağıtmak isteyen darbe fırsatçısı mülki amirler ve yandaş sendika işbirliği ile hazırlanan listeler, MEB tarafından onaylanarak yeniden illere gönderilmiştir. Hükümet ve siyasal uzantılarının kamuoyu desteğin almak için yalan beyan ve iftiralarla açığa alınan eğitim emekçilerini hedef göstermesi suçtur. Bu suçu işleyenler bizlere iftira atarak hedef gösterenler, masa başında yaşan haber üretenlerle ilgili hukuki süreci en kısa sürede başlatacağımız bilinmelidir. Geçmişte benzer haberleri yapanların da defalarca tazminata mahkûm edildiği unutulmamalıdır. 'Kurt puslu havayı sever' sözünün hakkını vererek sendikamıza yönelik suçlamalardan kendilerine pay çıkarmaya çalışan darbe fırsatçıları amaçlarına asla ulaşamayacaktır. Siyasal kimliklere göre yapılan fişlemeler, sendikal aidiyetler, ihbarlar, sendikal husumet üzerinden eğitim emekçilerinin örgütlü mücadelesinin hedef alındığı ortadadır. Attıkları her adımda, aldıkları her kararda siyasi tasarruflar üzerinden hareket edenler, hukuk önünde er ya da geç hesap vereceklerini bilmelidir.

Kamudan hukuksuz bir şekilde ihraç edilen ve açığa alınan bütün eğitim emekçileri görevlerine iade edilmeli, örgütlü mücadelemize yönelik bu haksız ve pervasız saldırı, bütün sonuçları ile birlikte derhal durdurulmalıdır.

Hükümetin eğitime yönelik bu darbesi sadece eğitim emekçilerini değil, öğretmeni, öğrencisi ve velisiyle tüm toplumu yakından ilgilendirmektedir. Ülkenin ve çocuklarımızın geleceğini karartmaya çalışan darbeci girişimlere karşı olan herkesi demokratik tepkisini göstermeye davet ediyoruz. Nereden ya da kimden gelirse gelsin, örgütlü mücadelemizi hedef alan, her türlü yasa dışı girişim ve saldırının karşısında hukuksal ve örgütlü mücadeleden vazgeçmeyeceğimiz bilinmelidir. Tüm emek ve demokrasi güçlerini, her türlü baskıya rağmen siyasi iktidara değil, halka hizmet eden; emek, demokrasi ve barış mücadelesinde asla geri adım atmayan eğitim emekçileri ile dayanışmaya çağırıyoruz!"

Yazar Kemal Varol, şair Lal Laleş gibi ‘edebiyatçı öğretmenler’ açığa alındı

Açığa alınan 11 bin 285 öğretmen arasında yazarlar Kemal Varol, İlhami Sider, Şener Özmen, şair Lal Laleş gibi “edebiyatçı öğretmenler” de bulunuyor. Ayrıca İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şube Başkanı Raci Bilici ve eşi de açığa alınan öğretmenler arasında bulunuyor.  

“Jar” (2011), “Haw” (2014) ve “Ucunda Ölüm Var” kitaplarının yazarı Kemal Varol “Haw” romanı ile Cevdet Kudret Roman Ödülü’ne değer görüldü.

“Berbejna rê” (2003), “Deqên Qesas” (2009) ve “Matmayînên Ronyayê, (2011) gibi üç şiir kitabı bulunan Lal Laleş, Murathan Mungan, Sema Kaygusuz, küçük İskender, Ahmet Telli gibi yazarların, şairlerin eserlerini de Kürtçeye kazandırdı.

İlhami Sidar, “Sadakat”, “Melekler de Ölür”, “Dağlı”, “Bedirhan - Bir Cudi Söylencesi” gibi kitapların yazarı.

Şener Özmen'in “Spinoza'nın Günlüğü” adında bir romanı bulunuyor. Şener Özmen, güncel sanat çalışmalarıyla da tanınıyor.

PDK Bakur: Öğretmenlerin görevden alınması hukuka aykırıdır!

Öğretmenlerin görevden alınmasına bir tepki de PDK Bakur’dan geldi. PDK Bakur, öğretmenlerin görevden alınmasına  “11 bin 500 öğretmenin bir yargı hükmü olmadan, yargılanmadan, suçlulukları yargı kararı ile kesinleşmeden, şüphe üzerine açığa alınmasının hukuka aykırı olduğu kanısındayız” sözleriyle tepki gösterdi.

Açıklamada şöyle dendi:

“Kuzey Kürdistan’da 11 bin 285 öğretmen açığa alındı ve hükümet yetkililerinin açıklamalarına göre rakamın 14 bin olacağı belirtiliyor. Darbe sonrası barışçıl, uzlaşmacı bir ortam beklerken, öğretmenlerin görevden alınması uygulaması ile karşı karşıya kaldık. Görevden alınan öğretmenlerin büyük kısmının Kürt olması ve tamamının da Kuzey Kürdistan’da görev yapıyor olması endişelerimizi arttırıyor.

PDK Bakur, hukukun üstünlüğüne, insan haklarının kutsallığına ve çalışma hayatının dokunulmazlığına inanıyor. Bu nedenle, 11 bin 500 öğretmenin bir yargı hükmü olmadan, yargılanmadan, suçlulukları yargı kararı ile kesinleşmeden, şüphe üzerine açığa alınmasının hukuka aykırı olduğu kanısındayız. Hükümet bu hatasından bir an önce dönmelidir.

Açığa almalar, sosyal patlamalara yol açabilir. Çünkü görevden alınan 11 bin 285 öğretmeninin aileleri, eşleri, çocukları ve geçimini sağlamakla yükümlü olduğu binlerce insan var. Her öğretmenin 4 kişilik bir aileye bakmakla yükümlü olduğunu varsaydığımızda, hükümetin görevden alma kararının Kuzey Kürdistan’da 46 bin kişiyi işsiz ve mağdur ettiğine dikkati çekmek isteriz.

PDK Bakur olarak kimden gelirse gelsin, şiddeti besleyen, çözümsüzlüğü derinleştiren, her türlü uygulamayı reddediyoruz.”

Fly Erbil Advertisment