PKK silah bırakmadan yeni bir çözüm süreci yok

Galip Ensarioğlu

Galip Ensarioğlu
Galip Ensarioğlu

Eski AK Parti Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu, Türkiye’de demokratikleşme ve reform sürecinin yeni yılda başlayacağını ifade ederek, bunun Kürt sorunuyla ilgili yeni bir ‘çözüm süreci’ anlamına gelmediğini söyledi.

Son günlerde AK Parti’nin yeni bir “çözüm süreci” için hazırlıklara başladığı ileri sürülüyor. Bunun için Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Danışmanı eski Van Milletvekilli Gülşen Orhan, Diyarbakır’ı ziyaret ettiği ve burada Kürt kanaat önderleriyle birtakım görüşmeler gerçekleştirdiği basına yansıdı.

Eski Milletvekili Galip Ensarioğlu, Türkiye’de yeni bir çözüm sürecin başlamasının ancak PKK’nin silahları bırakmasıyla mümkün olabileceğini vurguladı.

Ensarioğlu, “Türkiye’deki Kürtlerin sorunu varlık sorunuydu. Varlık sorunu çözüldü, şimdiki eşitlik ve kültürel haklarının tanınması meselesidir, kimlik meselesidir, dil meselesidir” dedi.

“PKK, Türkiye’de giriştiği savaşı kaybetmesiyle bugün Irak Kandil’ine sıkışıp kaldılar” diyen Ensarioğlu, “Burada kendilerine alan açmak için aynı Türkiye’de yaptıkları gibi Kürdistan’ı da istikrarsızlaştırıp oradaki halkı yanına almaya çabalıyor” diye konuştu.

Ensarioğlu K24’ün sorularını yanıtladı:

Son günlerde yeni bir çözüm sürecinin başlayacağı söylentisi dolaşıyor. Siz de duydunuz mu, nasıl değerlendiriyordunuz? 

Sayın Cumhurbaşkanımızın söylemiyle Türkiye’de demokratikleşme ve reform süreci yılbaşından sonra başlayacak. Bu çözüm süreci anlamına gelmez. Son günlerde konuşulanlar sadece insanların yorumlarıdır. Türkiye’de son hendek olaylarından sonra çözüm süreci bozuldu ve yeni çözüm süreci yeniden başlamaz. O süreç bitti. Yeni bir şey konuşulabilir. Ama bunun adı çözüm süreci olmaz. Ancak demokratikleşme ve reform birçok olumlu gelişmeye zemin hazırlar. Bu zemin hazırlama PKK’nin bu süreçte izleyeceği taktiğe uyarsa yeni bir şey kurgulanabilir. Bunun adı da çözüm süreci değil.

Peki, nasıl bir isim vermek gerekiyor?

Benim kendi fikrim, PKK silah bırakmadan, Türkiye’deki silahlı varlığına son vermeden devlet yeni bir süreci başlatmaz. O yüzden eğer PKK birlikte yaşam ve demokratik haklar için bu mücadeleyi verdiğini söylüyorsa Türkiye’de demokratik zemin her türlü hakların elde edilmesi için uygundur. Siyasal, demokratik zeminin uygun olduğu bir süreçte hiçbir şekilde silahla mücadelenin hiçbir meşruiyetinden bahsetmek mümkün değil. O yüzden PKK Türkiye’deki silahlı varlığına son verdiğini söyleyecek, var olan gerek demokratikleşme gerekse Kürtlerin kültürel hakları veya talep edilen hakları için ancak bir demokratik mücadeleden söz etmek mümkün olabilir. O zaman Türkiye birtakım şeyleri mümkün kılabilir. Bundan sonra böyle bir zeminin var olması için devletten ziyade önce PKK’nin atacağı adım önemli. Ona bakmak gerek.

Yani Kürt meselesiyle PKK sorununun aynı olduğunu mu söylüyorsunuz, ikisini neden birbirinden ayırmıyorsunuz?

Bu tür süreçlerin benzer ülkelerde nasıl işlendiğini çok iyi biliyoruz. PKK’nin yola çıktığı dönemde iddiası şuydu: “Devlet bize haklarımızı elde etmek için siyasal zeminde imkân tanımıyor. O yüzden biz de silaha başvurduk.” Yani Kürtlerin varlığı tartışıldı, Kürt sorununun varlığı demokratik zeminde mücadele var olduktan sonra artık bir yerden sonra örgütün ideolojik varlığı Kürt sorununun önüne geçiyor. Bu sefer örgüt, Kürt sorunundan ziyade kendisine statü arıyor. Kendi statüsünün varlığının mücadelesini veriyor. Bu durum benzer ülkelerin tümünde böyle olmuştur. O yüzden başta PKK’nin kendi varlığını ve durumunu sorgulaması lazım.

Yeni bir çözüm başlangıcı olursa devlet kimi muhatap alacak?

PKK’nin ideolojik öncelikleri artık Kürt sorunundan farklı özellik gösteriyor. Dolayısıyla siz Kürt sorununu çözmek istiyorsanız veya Türkiye’de genel anlamda bir demokrasi sorunu var Alevi’nin de dindarların da farklı kesimlerinde de eğer Türkiye’de bir sorun varsa bu sorunu demokratikleşmeyle, dünyadaki evrensel haklarla siz çözersiniz. Dünyada evrensel hakların neler olduğu tanımlanmıştır. Siz bunu becerebiliyorsanız kimseyi muhatap almadan da çözebilirsiniz. Ama illa birilerini muhatap almak istiyorsanız tüm Kürtleri alırsınız. Çünkü Kürtlerin farklı ideolojiler olduğu gibi farklı talepleri de var. Kürt sorunu dediğimiz şey bütün Kürtlerin evrensel haklar çerçevesinde ortaklaştığı taleplerdir. Yoksa PKK’nin kendisine statü araması Kürtlerin meselesi değildir. Ya da PKK içindeki farklı ideolojik kliklerin kendi ideolojik hedefleri Kürt halkının hedefleri olarak genelleyip ortaya koyamazsınız. 

Çözüm süreci nasıl bitti?

PKK’nin İran ve Alman gizli servisleriyle birtakım ilişkileri oldu. Bunların sonucunda çözüm sürecini bozdular. 

Yani, İran 2015 yılında Türkiye’deki çözüm sürecinin bitmesinde de rol oynadı diyorsunuz.

Evet, ben bunu hep söylüyorum.

Türkiye’deki Kürt sorunu yaklaşımına Kürdistan Bölgesi ile Rojava bunun neresinde olur sizce?

Türkiye’de eğer yeni bir süreçten bahsetmek mümkünse tüm Türkiye’nin Suriye’deki Kürtlerin statüsü ve varlığıyla ilgili bir devlet politikasının olması gerekiyor. Yine Türkiye’nin Kürdistan Bölgesel Yönetimi’yle ilişkilerinin doğru temele dayanması gerekiyor. Bu da neticede Kürtleri ilgilendiren bir mesele. Eğer Kürt sorununu çözecekseniz Türkiye’de artık Kürtleri rahatsız edecek söylem bazında sıkıntı yaratacak durumlardan kaçınmak gerekiyor.

Yani Türkiye’deki Kürt sorunu Rojava ve Kürdistan Bölgesi’ni de ilgilendiriyor demek mi istiyorsunuz?  

Tabi ki, onlara karşı gösterdiğiniz tavır, sizin Türkiye’deki Kürtlerle olan ilişkilerinizi de gösteriyor. Bu ayrılık bağlamında bir ilişki biçimi değil. Çünkü Türkiye’deki Kürtler kendini hiçbir zaman ayrılıkçı ya da ayrı bir devlet kurup da bunun üzerine bir çözüm üretme niyetleri olmadı.

Peki, size göre Kürtler Türkiye’de ne istiyor?

Kürtler, Türkiye’de ortak eşit vatandaş olarak yaşamak istiyor. Türkiye’deki Kürtlerin sorunu varlık sorunuydu. Varlık sorunu çözüldü, şimdiki eşitlik ve kültürel haklarının tanınması meselesidir, kimlik meselesidir, dil meselesidir. Bu bağlamda ele almak gerekiyor.

Türkiye'nin dış politikasının çözüm sürecinin yeniden başlayacağı tartışmalarında bir etkisi var mı? Biliyorsunuz bu aralar Türkiye’nin AB ve ABD ile ilişkileri de pek iyi değil…

Türkiye’nin ABD ve Avrupa ile ilişkilerinde gerilmesine sebep olan durumlardan biri Suriye ve Irak’taki süreçtir ve özellikle Türkiye’nin Avrupa Birliği ile olan sorunlar Türkiye’deki demokratikleşme ve haklar meselesiyle ilgilidir.

Siz bir dava için ifadeye çağrılmıştınız. Aradan birkaç yıl geçti sonra sizi çağırdılar, bunu neye bağlıyorsunuz?

Yani onu ben açıkçası devlet içerisinde düşünce farkı olan birtakım yargıçların zamansız bir yorumu olarak değerlendiriyorum. Yani hükümetin genel bir tavrı olarak görmüyorum. Zaten böyle bir tavrı yok. Türkiye’de reform ve demokratikleşme süreci söyleminden sonra bu söylemi sabote etmek isteyenler de olabilir. İdeolojik bakıp da hukuk içerisinde yanlış yorumlayanlar da olabilir.

Erken seçim bekliyor musunuz?

Hayır, erken seçim yok. 

AK Parti'nin tekrar kaybettiği Kürt oylarını alması mümkün mü?

Alması mümkündür. Her HDP’linin oy verdiği bir diğer parti AK Parti’dir, ne MHP’dir, İYİ Parti’dir, ne de CHP’dir.

AK Parti, Kürtler için ayrı bir ‘Kürt açılımı’ olmadan sadece demokratikleşme, reform ve ekonomik adımlarla kaybedilen Kürt oylarını yeniden kazanır mı?

Kazanabilir çünkü AK Parti kuruluşundan bu yana, Kürtlerin haklarının tanınması, varlığının tanınması Kürtlerin yokluğu üzerine kurulan resmi ideolojinin paradigmasını ortadan kaldıran tek partidir. Bu yüzden kimlik ve kültürel hakların tanınmasıyla ilgili adımları AK Parti attı. Yeniden dönüş tabi ki mümkündür.

Son dönemlerde Cumhurbaşkanı ‘Artık Kürt sorunu yok’ dedi. Sizce bu da Kürtler için ayrı bir sorun değil mi?

2005 yılında bu ülkede ilk defa bir başbakan Diyarbakır’a geldi, “Kürt sorunu vardır ve bu benim sorunumdur, devletler yanlış yapabilir, bizim devlet de yanlış yapmış bu sorun benim sorunumdur çözeceğim” dedi.  “Kürt sorunu vardır, benim sorunumdur ben çözeceğiz” diyen birisinin Kürt sorunu yoktur demesi mümkün mü?

Peki, Sayın Erdoğan ne demek istedi?

Sayın Cumhurbaşkanımızın “yoktur” dediği şudur: “Kürt sorunu vardı, başta varlık sorunuydu, ben bunu ortadan kaldırdım. Dil ve kimlik önündeki engellerin kaldırılmasıyla ilgili kültürel haklar meselesinde yüzlerce reform yaptım. Dolaysıyla ben bu sorunu ‘sorunu’ olmaktan çıkardım.”  “Yoktur” dediği, Kürtlerin inkârı anlamında yokluk değil. 

MHP ile ittifak, AK Parti’ye Kürt oylarını kaybettirdi mi?

Şimdi MHP ile ittifak gerekçelerine baktığımız zaman bunu başka bir yere koyarsınız. Eğer seçimlere giderken MHP’nin hassasiyetleri devlet yönetiminde öncelenirse tabi birtakım sıkıntılar yaşanabilir.

Devlet Bahçeli, ‘HDP’nin kapatılması gerekiyor’ dedi, AK Parti, ‘Parti kapatmak çözüm değil’ diyerek cevap verdi. Nasıl okumak lazım?

Bu kendi şahsi görüşüdür. AK Parti ile MHP iki ayrı partidir. Yani şimdi belli değerler etrafında ittifak kurmuş olmaları, aynı düşünmeleri anlamına gelmez. O yüzden bu yaklaşım MHP’yi bağlar. AK Parti’den sonra Türkiye’de parti kapatma meselesi ortadan kalkmıştır ve parti kapatma düşüncesi hiçbir zaman olmadı.

AK Parti içerisinde MHP ile ittifaktan rahatsız olanlar var mı?

Yani bireysel olarak AK Parti içerisinde MHP ittifakından rahatsız olanlar olabilir. Neticede bu ittifakı belirleyen Cumhurbaşkanı’nın kendisidir. Genel ilkeler çerçevesinde cumhurbaşkanlığı sisteminden sonra birtakım ittifaklara bütün partiler mecbur oldu. Bu yeni sistemin dayatmasıdır. Bundan rahatsız olan da var memnun olan da var. Ancak AK Parti kendi ilkelerinden uzaklaşmaması gerekiyor. Asıl rahatsızlık yaratacak durum kendi ilkelerinde uzaklaşmasıdır. Zaten Sayın Cumhurbaşkanı’nın açıklamasıyla da 15 Temmuz sonrası sekteye uğrayan o sürecin devletin kendini korumaya yönelik bu sürecin yeniden başlatılması gerektiği yönündeki iradesidir.

Demokratikleşme adımlarında yeni bir çözüm süreci olursa Kürtler için kimler muhatap alınacak? HDP'nin yanı sıra PKK ve İmralı var. Onların dışında farklı Kürt yapı ve partileri var neticede…

İmralı, PKK’nin sosyal - siyasal hayata entegrasyonu çözüm sürecinde olduğu gibi. Ve PKK’nin silahları bırakması, şiddetten vazgeçmesi meselesinde muhatap PKK ve İmralı’dır. Ancak demokratikleşmede Kürt sorununun çözümünde muhatap bütün Kürtlerdir.

Peki, devlet bütün Kürtleri nasıl muhatap almalı?

HÜDA PAR’lı Kürt de var, AK Parti’li Kürt de var farklı düşüncelerde olan Kürtler de var. Ayırt etmek kolay. Ama Kürtlerin ortaklaştığı temel meseleler gayet nettir ve bellidir.

Peki, Rojava’da nasıl bir statü olsa Türkiye tanır sizce?

Rojava’da PKK’nin etkin olmayacağı orda bütün Kürtlerin ve farkı grupların birlikte var olacakları Suriye devleti içinde kendilerinin de Suriye’nin de ikna edileceği demokratik bir sistem içinde varlıklarına Türkiye ses çıkarmaz. Türkiye’nin itirazı PKK’nin oradaki silahlı varlığı ve orada PKK’nin tehdit oluşturmasıdır.

PKK son günlerde Peşmerge Güçleri’ne yönelik saldırılar düzenliyor. Kürt kamuoyunda PKK’nin Türkiye’deki çatışmalarını Kürdistan Bölgesi’ne taşıdığı konuşuluyor. Siz de aynı fikirde misiniz? 

Biraz önce de bahsettiğim gibi PKK’nin öncelikleri, ideolojik varlığı kendi statüsüne dönüşmüştür. Türkiye’deki çözüm sürecinin bozulmasıyla birlikte ABD, Rusya ve Türkiye’nin Suriye’de yaptığı anlaşmaların neticesinde ve özellikle son dönemlerde PKK'nin İran’la yaptığı ittifaklar örgütün Suriye’de tutunamamasına sebep olmuş ve PKK’yi Kürdistan Bölgesi’nde faaliyet arttırmaya yöneltmiştir. Tabi PKK’nin İran’la çok yakınlaşmasını Kerkük meselesinden başlayarak ele almak lazım.

Neden?

Çünkü KYB ile İran ve PKK işbirliği yaparak Kerkük’ü sattılar ve Kürtlere ihanet ettiler. Bu, Kürtlere yüzyılın ihanetidir. PKK’nin İran’la olan işbirliği üzerinden Suriye’de tutunamaması ve Türkiye’de askeri olarak yenilmesinden sonra Kandil’in İran tarafına açılan alanında ancak kendilerine hayat bulabildiler. Kerkük’teki ihanetin sebebi de PKK’nin o günün ortamında Suriye’deki varlığını henüz kaybetmemiş olmasındandı. PKK, İran Kandil’inden Süleymaniye’ye, oradan Şengal’e ordan da Suriye koridorunu kullanmak istedi. Aynı sebeple İran da o koridoru kullanmak için oyunu tetikledi. Dolayısıyla PKK’nin Türkiye’de giriştiği savaşı kaybetmesiyle bugün Irak Kandil’ine sıkışıp kaldılar. Burada kendilerine alan açmak için aynı Türkiye’de yaptıkları gibi Kürdistan’ı da istikrarsızlaştırıp oradaki halkı yanına almaya çabalıyor. Çünkü Şengal’de de aynı durum oldu. Halk artık onların oradaki varlığından bıktı yürüyüşler yaptı. Yani PKK Şengal’den sonra Duhok - Zaho mıntıkasında varlığını sürdürmek için zemin bulmaya çalışıyor.

PKK’yi İran mı yönlendiriyor? 

Bu meselelerde evet. Bu ilişki çözüm süreciyle başladı, Kerkük’le devam etti. Şimdi de Suriye’de tutunamayınca Kürdistan Bölgesi’ni istikrarsızlaştırmaya çalışıyorlar. Bu bir taktiktir.

Fly Erbil Advertisment