K24 RÖPORTAJ - Ankara’dan giden ‘YENİ ÇÖZÜM SÜRECİ’ mesajı!

http://www.kurdistan24.net/tr

Cesim ilhan

Uzun bir aradan sonra ilk kez röportaj veren Prof. Dr. Doğu Ergil, Türkiye’de 24 Haziran’da gerçekleşecek seçimleri değerlendirdi.

1995 yılında hazırladığı Kürt Raporu ile bilinen Ergil, “Bugün ihtiyaç olması durumunda, önüne engel konulmadığı sürece Kürtler ile ilgili yeni bir rapor hazırlayabileceğini” söyledi.

Prof. Dr. Doğu Ergil, K24’ün sorularını yanıtladı

Türkiye bir seçime gidiyor. 2019’da yapılması planlanan seçim, 24 Haziran’a alındı. Bunu nasıl okumak lazım?

Erken seçim hükümetin bir tercihidir. Hükümet ortaya çıkmış yeni şartlara bakarak kendisi için daha uygun bir tarihi tercih etmiştir. Öyle anlaşılıyor ki kendisi için olumsuz sonuçlar doğurabilecek gelişmelerin beklentisi nedeniyle oldukça erken bir erken seçim tarihini belirlemiştir.

Sizce seçimde nasıl bir sonuç çıkar?

Bunu şimdiden kestirmek çok kolay değil.  Fakat en son yapılan kamuoyu yoklamalarında ikinci tur yapılma olasılığı ağır basmaya başladı. Bundan bir ay önce belki birinci turda bitirilebilir ve bu da şimdiki cumhurbaşkanının lehine diye bakılıyordu. Ama mesele kimin cumhurbaşkanı olacağı değil, burada başkanlık sisteminin artık kurumlaşması ve yerleşmesi ya da sonuçlar farklı olursa parlamenter sisteme dönüş gibi bir rejim değişikliği sözkonusu. O yüzden şahıslardan çok rejim değişikliği üzerine oturan bir seçim olacak. Bu da seçimlere tarihi bir önem getiriyor.  

“Seçimin kilidi Kürtler” yaklaşımı var. Tabii bu HDP üzerinden ele alınarak hesaplanıyor. Bu durum seçim sonuçlarını nasıl etkiler?

Kilit derken farklı anlamlara gelebilir. Kürtlerin gelecekteki oy oranı belki yüzde 10 civarında. Tabii barajı geçmek şartıyla… bu yüzde 11-12 de olabilir. Ama stabilize olarak yüzde 10 civarında olduğunu söyleyelim. Bu seçim sonuçlarına iki türlü etki yapar.

Birincisi; HDP çatısı altında toplanacak olan Kürt vekiller TBMM’de yerini alır. Bu şu demektir; temsil daha adil ve daha nitelikli olarak dağılır. Yani bir Kürt partisi Kürtlerin doğrudan temsilcisi olarak mecliste yerini alır. Bu da iktidar koalisyonu istediği milletvekilini parlamentoya sokmasını engelleyici bir faktör olur. Çünkü eğer HDP baraj altı kalırsa alamadığı bütün koltuklar hepsi AKP’ye gidecek.    

İkincisi ise, HDP temsil edilmediği için başkanlık tercihinde de ağırlığını koyamayacak. Ve her hâlükârda seçim sonuçları “cumhur ittifakı” adı altında yer alan iktidar koalisyonuna yarayacak.  O yüzden Kürt oylarının kilit bir önemi var.

 

Peki, HDP’nin barajı aşamaması durumunda Kürt meselesinin çözümü daha da zorlaşmaz mı?

HDP’yi bilinçli olarak barajın altında bırakmak böyle bir tercih sözkonusu olur mu bilmiyorum. Buna net bir yanıt vermek kolay değil. Ama Türkiye’deki bütün partilerin temelinde milliyetçilik yatmaktadır. Bu milliyetçilik de Türk etnisitesine vurgu yaparak tezahür ediyor. 

O yüzden dikkat ederseniz “ben rejim değişikliğine izin vermeyeceğim” diyen “millet ittifakı” adı altında yer alan partiler koalisyonu da Kürtleri birliğin dışında bıraktı. Çünkü biliyorlar ki dayandıkları Türk milliyetçiliği Kürtleri bir ortak olarak görmüyor. Yani fiili olarak siyasetin dışında değil, ama ittifakların dışında tutuluyor. Bu bilinçli. Zaten siyasetin dışında tutulmaları mümkün değil çünkü milyonlarca insan siyaset yapıyor. Bu eşyanın tabiatına aykırıdır. O yüzden eşyanın tabiatı seçim sonuçlarına yansıyacaktır. Ben öyle tahmin ediyorum ki HDP barajı aşacaktır. Parlamentoda daha adaletli bir dağılım olacaktır. Eğer ikinci tura kalınırsa işte bencilik, sencilik veya Kürt alerjisi nedeniyle ortaya çıkmış olan fırsatı eğer kaçırırsa “millet ittifakı” herhalde tarihinde en büyük ahmaklık olarak siyaset literatürüne girecektir.

Yani “cumhur ittifakı” ile “millet ittifakı” arasında bir fark yok mu demek istiyorsunuz?

İkisi de aynı şey. Çünkü cumhur ile millet aynı şeydir. Ben daha demokrasi gibi, daha yaratıcı bir isim beklerdim ama demek millet demokrasiden daha önemli. 

Seçimden sonra iktidar Kürtlere yönelik olumlu adımlar atar mı sizce?

Bu her zaman böyle umut ediliyor. Mesela erken seçim tarihi verilmeden önce bana şöyle bir duyum gelmişti: Bölgede (Güneydoğu) etkili bir isim ve aynı zamanda sivil toplum örgütünün başkanı dedi ki; “Bir başbakan yardımcısı bana geldi, ‘hazırlanın çözüm çabaları yeniden başlatılacak…”

Ankara’da bunun en ufak bir işareti yoktu ama hükümetin bir temsilcisi bölgede bir umut yaratmıştı. Yani böyle olumlu adımlar atmak için söylentiler var. Fakat dar siyasi çıkarlar, milliyetçi bakış açısı, Kürt alerjisi ve bunların hepsinin karışımı maalesef buna izin vermedi.

Bu ne zaman size söylendi?

3 ay önce

İsmi bizimle paylaşır mısınız?

Yok isim vermeyeceğim.

Bu seçimle rejim değişir mi?

Başka birisi cumhurbaşkanı seçilirse rejim değişir.

AK Parti - MHP ittifakının seçimde başarılı olması durumunda Kürtler ile ilgili bir politika değişikliği olur mu?

Şimdiki gibi devam eder. Üstelik MHP’nin bir yavrusu da geldi ittifaka katıldı. Büyük Birlik Partisi (BBP)… hiçbir biçimde Kürtler ile ilgili olumlu bir girişime izin vermezler. Ayrıca ben size şunu da söyleyeyim; çözüm sürecinde akil insanların devrede bulunduğu barış arayışı dönemlerinde bile amaç PKK’nin silah bırakması, silahsızlanma ve sükûnetin teminiydi. Başka bir çözüm planlaması sözkonusu değildi. Bu bir siyasi çözüm değildi. Bu bir asayiş bakışının doğal sonucuna ulaşmasıydı. Yani PKK bir siyasi örgüt olarak devredışı kalsın istendi. Bunun ötesinde başka birşey yoktu zaten. Sadece devlet değil, Türki kimliğini benimsemiş, Türkiye’nin çoğunluğu da bunu istiyor. ‘PKK silinip gidecek çözüm bu’  diyorlar.

Türkiye’nin Suriye Kürtleri ile ilgili politikalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türkiye bir kere ordusunu oraya soktu. Şuan kontrol ettiği yerin dışında iki yere daha gireceğini diye ilan etti. Tabii o bölgelere girerken yerel ve uluslararası realiteyi de gözetmek durumunda. Orada varlığını ve ağırlığını hissettiren ABD de, Rusya da “buradan fazla ileri gitme” dediler. Uluslararası camia Türkiye’nin güvenlik kaygılarını kabul ediyor. O yüzden Türkiye Afrin’e girdi.

Türkiye’nin Suriye ve Rojava politikası değişebilir mi?

Suriye’de Kürtlerin bir yapısı olacaktır. Bu yapı Şam’a bağlı mı kalacaktır, yoksa bir özerk bölge mi olacak, ya da bu özerk bölge yarı bağımsızlığa mı sahip olacaktır. Yoksa ABD’nin veya Rusya’nın ya da bölge bölge bir bölümü Rusya’nın, bir bölümü ABD’nin himayesinde mi varlığını sürdürecektir. Şam’la ilişkileri nasıl olacaktır, bunları henüz bilmiyoruz. Ama IŞİD gibi radikal dinci bir örgütün varlığı devam ettiği sürece Kürtler burada siyasi ve silahlı olarak güçlü bir şekilde varlığını devam ettirecekler. Ayrıca Kürtlerin belli bölgeleri kontrolü altında tutmaları Batı tarafından önemseniyor.

Peki, Batı sadece bundan dolayı mı Kürtleri önemsiyor?

Üç nedenden dolayı batı Kürtleri önemsiyor.

1 – Kürtler Batı’ya yakın bir halk olarak görülüyor.

2 – Kürtler laik bir halk olarak görülüyor.

3 – Kadınların askeri ve siyasi olarak çok aktif olmalarının Batı’ya yakın olduğunu görülüyor.

Suriye’deki Kürtlerin varlığı neden Türkiye için “tehdit” görülüyor?

Türkiye hiçbir zaman Kürtlere güvenmedi. Eğer Türkiye Kürtlere güvenebilseydi. Gerek Irak’ta, gerekse Suriye’de büyük bir nüfuza sahip olabilirdi. Fakat güvenmiyor çünkü “Kürtler çıkarlarını silahla sağlıyorlar bunu ben tehdit olarak algılıyorum” diyor.

Kerkük Kürtlerin elinden çıktığında Türkiye’de sevinç vardı…

Türkiye diyor “Kürtlerin olmasın kimin olursa olsun”. Kerkük Türklerin olmadığına göre kimin olursa olsun gibi bir bakış açısı var. Tabii bu stratejik bir bakış açısı değil, oldukça duygusal ve taktiksel bir bakış açısı…

Son bir yıl içerisin Kürtlerin hem Irak’ta, hem de Suriye’de yaşadıkları durumlar ortada. Siz Kürdistan’da bir bağımsız devlet ile Suriye’de bir federasyonu öngörüyor musunuz?

Şimdi Irak’ta fiili durum hukuki bir nitelik kazanmadı. Bağdat’ta bir yönetim olup da Irak’ın bütünlüğünü temsil ettiği sürece bir bağımsız Kürt devleti olmaz. Olmaması için bir de ABD bile rıza göstermedi. İran, Şii Irak, bir de Türkiye buna karşı çıktı. Buna rağmen pek bir şey yapılması mümkün değil. Bu güçler ekonomik bağımsızlığı olmayan Kürdistan’ı ezebilir.

Suriye’ye gelince, Kürtler daha önce tamamıyla Şam’ın insafına kalmıştı.  Türkiye sınırında Kürtlerin yaşadığı coğrafyayı DAİŞ gibi karanlık güçlerin denetimine girmesi Kürt direnişinin siyasi ve silahlı varlığını doğurdu.  Şimdi durumu kestirmek zor ama Şam biraz daha toparlandığı zaman ülkesini tekrar kontrol etmeye çalışacak. Burada da bağımsız bir Kürt varlığına izin vermeyeceğine göre bir tür anlaşmaya varılacak.

Kaldı ki Şam’dan başka ABD, Rusya ve hatta İran gibi güçlü aktörler var. Buna Türkiye’yi de katabilirsiniz. İşte orada Kürtlerin durumu netlik kazanacak. Tabi bu çok uzun bir süreç olacak ama kolay da olmayacak. Kürtler daha çok siyasi askeri ve ahlaki mücadelede bulunacaklardır. 

Size imkan verilirse Kürtlerle ilgili yeni bir rapor hazırlar mısınız?

Ben 1995 yılında Kürt raporunu hazırladığımda bunu bende kimse istemedi. Bunu birçok merciye götürdüm, bir tek Odalar ve Borsalar Birliği’nin o zamanki başkanı Sayın Yalım Erez kabul etti. “Yahu kan gövdeyi götürüyor bir durum tespiti yapalım” dedik. Bu benim teklifime sağolsun o da rıza gösterdi ve kurumca destekledi. Yani ben bu çalışmaları tek başıma başlattım. Ve sonra da üç ayrı rapor daha hazırladım. Beşer yıl arayla bölgeye gidip alan araştırması yaparak bunları “Kürtleri Anlamak” diye bir kitapta birleştirdim. Yani bana olanak sağlanırsa değil, “Bugün böyle bir şeye ihtiyaç var, engellenmeyeceksin” deseler, ilgili hemen bir rapor daha hazırlarım. Ben ülkemde sadece geçici bir barışın değil, kalıcı bir barışın ve barış kültürünün yerleşmesini istiyorum. Çünkü Türkiye Kürtlerle mücadele ederek değil, Kürtlerle birlik sağlayarak selamete kavuşabilir. Sürekli kendi içinde kanayan, kaynaklarını bununla heba eden ve aynı zamanda bir nefret kültürünü üreten, ruhunu zehirleyen bir ülke olmaması lazım. Çünkü Türkiye’ye yakışmıyor bu.

PORTRE / DOĞU ERGİL KİMDİR?

1940 yılında İstanbul’da doğdu. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi sosyoloji bölümünden mezun oldu. Oklahoma Üniversitesi'nde sosyoloji ve sosyal psikoloji alanlarında yüksek lisans öğrenimi gördü. New York State Üniversitesi'nde sosyoloji, siyaset bilimi ve ekonomi politik alanlarında doktora yaptı.

1980-84 yıllarında TODAI Sevk ve İdare Yüksek Okulu'nda, 1985-86 yıllarında ABD’deki Johns Hopkins Üniversitesi Uluslararası Çalışmalar Yüksek Okulu'nda konuk öğretim üyeliği yaptı. 1997-1999 yılları arasında Toplum Sorunlarını Araştırma Vakfı’na (TOSAV) başkanlık yaptı.

3 Ağustos 1995 tarihinde Doğu Ergil’in Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği adına hazırladığı “Kürt Raporu” açıklandı. Ergil, raporu hazırladığı dönemde TOBB Başkanlık Danışmanlığı görevindeydi. Rapor ülkede önemli yankı buldu.

2007 yılında verdiği bir beyanda, 1994 yılında TSK’nin kendisinden Kürt kimliğinin Türk milliyetçiliği içinde eritilmesi konusunda bir çalışma istediğini açıklamıştır. Teklifi reddetti.

Doğu Ergil'in birkaç dile çevrilmiş 18 kitabı, Türkiye'de ve yurtdışında yayımlanmış kitap bölümleri ve makaleleri var.

Fly Erbil Advertisment