ÇARPICI ANALİZ - Londra ne yapıyor? / McGurk ne arıyor? / KDP’nin zaferi neler getirir?

http://www.kurdistan24.net/tr/

M. Ali Erdoğan

Irak parlamento seçimlerinde Mukteda es - Sadr’ın Sairun Koalisyonu’nun zafer elde etmesi, Kürdistan’da da KDP’nin sandıktan rakiplerine büyük bir fark atarak çıkması yeni bir hareketliliğe neden oldu.

Sadr’ın kazanmasının İran’ı endişelendirdiği iddiaları konuşulurken, Tahran’dan olumlu mesajlar geldi.

Sadr, Irak Başbakanı Haydar Abadi ile birlikte kuracağı öngörülen hükümet çalışmalarında KDP’nin de yer alması gerektiğini son zamanlarda aktif bir şekilde kullandığı sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımla duyurdu. Daha sonra Bağdat’ta KDP heyetiyle görüştü.

Öte yandan, İranlı General Kasım Süleymani’nin, Kanun Devleti Koalisyonu Lideri Nuri Maliki ve Fetih Koalisyonu Lideri Hadi Amiri’yle biraraya gelip KDP ve KYB’yi ikna ederek önce parlamentonun en büyük grubunu kurmaları sonra da hükümeti şekillendirmeleri için çalışmalar yürüttüğü söylendi. Bunun somut adımları da görüldü.

Her formülde Irak’ta hükümetin kurulabilmesi için Kürtler kilit bir konumda duruyor.

BAŞKAN BARZANİ’YLE GÖRÜŞME

Tüm bunlar yaşanırken Kürdistan referandumu ve 15 Ekim’de yaşanan Kerkük olaylarında Erbil’e sırtını dönen ABD Başkanı’nın Ortadoğu Özel Temsilcisi Brett McGurk, uzun bir aradan sonra ilk kez Başkan Mesud Barzani ile görüştü.

McGurk, 25 Eylül 2017’den sonra Süleymaniye ile temas halindeydi. Seçimlerden kısa bir süre önce de Kürdistan Başbakanı Neçirvan Barzani ile görüşmüştü.

McGurk, Kürtler’in birlik içerisinde, güçlü bir şekilde Bağdat’ta bulunması için adeta Erbil ile Süleymaniye arasında mekik dokudu ve tüm siyasi liderlerle görüştü.

Bu gelişmeler, 1970’li yıllardan bugüne ABD ile Kürdistan arasındaki ilişkilerin serencamını hatırlatıyor.

ABD, referandum sürecinde ve Kerkük olaylarında beklenenin dışında Kürdistan’a karşı olumsuz bir siyaset izleyerek Kürtler’in güvenini yitirmeyi niçin tercih etti?

ABD’nin Irak ve Kürdistan’la ilgili gelecek planı ne?

Referandum ve Kerkük olayları sürecinde Kürtlerin ayrışmasını hoşgören McGurk, Irak’ta hükümetin kurulması aşamasında Kürtler’in siyasi birliğini neden önemsiyor?

Erbil, Washington için nasıl bir önem taşıyor?

MURAD CİWAN’DAN ANALİZLER

Bu soruların yanıtını İsveç’te yaşayan Araştırmacı - Yazar Murad Ali Ciwan ile birlikte aradık.

12 Mayıs 2018’de yapılan Irak seçimlerinin ülkenin siyasi haritasının parçalı yapısını daha da belirginleştirdiğini söyleyen Murad Ciwan, “Seçimlerden birinci çıkan Sadr’ın liderliğindeki Sairun İttifakı 54 kürsü elde etti. Hükümet kurabilmek için en az 165 parlamenter gerekiyor.

Fetih Koalisyonuyla beraber düşünüldüğünde, İran’ın Bağdat üzerindeki koyu gölgesi yerli yerinde. Buna bütün Şiilerdeki değişken İran hoşgörüsü de eklenmelidir.

Irak’ın geleceğinin olumluya evrilmesinde katkıları var sayılan Ammar El Hekim’in ulusal koalisyonu oldukça gerilerde kaldı. Sünniler daha fazla ufalarak gerilediler” dedi.

Kürdistan’lı siyasal parti ve ittifakların toplam 58 (parlamentonun %17,6’sı) sandalye elde ettiğini kaydeden Ciwan,  “KDP’yi, YNK’nin tüm parçalarını, Gorran’ı, İslami partileri, Berhem Salih’in başını çektiği hareketi, KCK ittifakını vs. içeriyor. Yezidilerin önemli bir bölümü, bir kısım Türkmenler ve Ninova ovasının Hıristiyanları var aralarında. Renkli bir oluşum, ama maalesef bütünlük sağlaması kuşkulu, yarıya yakını istikrarsız, hatta karşı taraflarda yer alacak unsurlar var” ifadelerini kullandı.

SEÇİM SONUÇLARI VE KÜRTLER

Seçim sonuçlarının Kürtler’e moral ve canlılık verdiğini savunan Ciwan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Kürtler açısından seçim sonuçlarının önemli yanlarından biri Irak çapında hiçbir blokun çoğunluğa üçte bir oranını bile elde edememiş olması ise, diğeri de Kürdistani platformda KDP’nin 28 sandalye kazanmış olmasıdır.

16 Ekim ihanetinin ve uluslararası komplonun açtığı ağır yaradan bu yana seçim sonuçları KDP liderliğine ve bağımsızlıkçı Kürt hareketine moral verdi, canlılık getirdi. Nitekim KDP Başkanı Mesud Barzani’nin yaptığı değerlendirme, seçimlerin ona ve partisine nasıl yeni bir enerji ve güç verdiğini, özgüven artışı sağladığını gösteriyor. Artık Kürdistan siyasi platformunun tartışılmaz önde gideni olarak KDP diğer Kürtlerle birlikte Bağdat’ta hükümet kurma görüşmelerine başladı bile…”

KOALİSYON, İRAN VE FREN

ABD’nin dizayn ve uygulamalarda her zaman işin içinde olduğunun bilinen bir şey olduğunu ifade eden Ciwan, şöyle devam etti:

“ABD’nin yanında uluslararası koalisyon var. Koalisyon bazı bakımlardan; örneğin İŞİD konusunda, ABD’ye güç verirken İran’a karşı izlenecek politikalar konusunda da frenleyici oluyor.

Koalisyonun içinde İngiltere ABD gölgesinde durmayı tercih eden varlığıyla pek görülmüyor ama ikinci büyük uluslararası güç. Hatta ABD’ye akıl veren siyasi denklemlerin ince ayarlarını yapan, bazen de onu peşinden sürükleyen bir güç. İngiltere daha 2003’te Saddam devrilirken ABD’yle omuz omuzaydı.

Tony Blair, gerçi ABD’nin kimyasal silahların varlığı konusunda kendisini yanılttığı için ordusunu Irak’a gönderdiğini söylemekten zevk alıyor ama işin esası Irak enerji kaynaklarını kontrol etmek için, İngiltere savaşa girdi ve gidip Irak’ın Şii bölgesinde petrol ve gaz denizinin üzerine oturdu.”

İNGİLTERE PERDE ARKASINDA

15 Ekim 2017’de yaşanan Kerkük olaylarına değinen Murad Ciwan, şöyle dedi:

“Kürdistan’a karşı girişilen 16 Ekim komplosunun da esas planlayıcısı olarak perde arkasında İngiltere görünüyor. Bunun Kürdistan-Rusya arasında imzalanan büyük enerji anlaşmasından az sonra hızlı bir biçimde yürürlüğe konduğu anlaşılıyor.

Rusya’yla yapılan anlaşmalardan önce de ABD, İran ve Bağdat yönetimi bağımsızlık referandumuna karşıydılar. Ama danışma niteliğinde bir referandum hiç bir panik yaratmıyor, kimse aşırı saldırganlaşmıyor, Bağdat yönetimi bile, ‘biz tanımayız, ama gidin yapın, sonra gene gelip bizlerle görüşmelere oturacaksınız’ diyor, saldırgan bir pozisyon almıyordu.

ABD, başından beri Kürdistan’ı İran’a, İran yanlısı Şii güçlere karşı, ülkenin federal bütünlüğü çerçevesinde halklara eşit yaşam koşulları sunan seküler demokratik geleceğin garantisi olarak gördü, ayrılmasına hep karşı durdu. Ancak Kürdistan’a saldırıya izin vereceğine dair bir belirti yoktu tutumunda.”

TÜRKİYE’NİN TUTUMU

Türkiye’nin referandumdan bir yıl önce konuyu Irak’ın bir iç meselesi olarak gördüğünü hatırlatan Ciwan’ın değerlendirmeleri şöyle:

“Birkaç ay içinde bu ülkelerin tavrı değişti, aşırı düşmanca bir saldırganlığa dönüştü. Bunun Rusya ile anlaşmalardan sonraya rastlaması ve İngiliz başbakanın, dışişleri bakan ve yetkililerinin ABD, İran, Türkiye ve Irak arasında yoğun bir mekik dokumasına eklemlenmesi dikkate şayandır.

Irak’a ilişkin değerlendirmelerde Suudi Arabistan’ı, Mısır’ı, müttefiklerini, belki bunlardan önce İsrail’in İran yayılmacılığı karşısında duyduğu derin endişeyi hesaba katmak gerekiyor.

Türkiye devlet sisteminin en azından yarısı, İran’ın Kürt ve ABD düşmanı dış politikasının etkinlik alanında seyrediyor. İran yanlısı politikalar sıvazlanıyor. Türkiye’nin rasyonel çıkarlarına ve tarihsel duruşuna rağmen AKP hükümeti devletin dış politika iplerini onların eline bıraktı. Orta Doğu politikasında Türkiye, Kürtleri ve bunun doğal sonucu olarak kendi rasyonel varlığını sarsan bir rüzgâra yelken açmış durumda.

Seçim sonrası Irak hükümetinde İran’ı ve işbirlikçilerini merkezi iktidar odağından uzak tutmayı esas alan bir girişim, bölgede ve uluslararası düzeyde destek bulur. Özellikle İŞİD’in beli kırılmışken…”

Ciwan, “ABD’nin göreceli İran etkisi dışında bir yönetimi Bağdat’ta iş başına getirme olanakları var. Böyle bir hükümetin farklı etnik, dini ve mezhebi oluşumları etrafında toparlayabilmesinin, barışı, adil bölüşümü, özgürlüğü ve laik bir demokrasiyi yerleştirmesinin en büyük güvencesi Kürdistan ittifakı olur” dedi.

RUSYA İLE ANLAŞMALAR

ABD’nin, uluslararası koalisyonun, hatta İngiltere’nin bile güçlü bir Kürdistan’ı federal Irak için biçtikleri vizyona tam uygun bulduğunu ifade eden Murad Ciwan, şöyle devam etti:

“Rusya’yla Kürdistan arasında imzalanan anlaşmalar henüz baş ağrıtmalara devam edebilir, ama Kürdistan yönetimi akıllı, çok yönlü, esnek ve dengeli bir politikayla bunu Irak içindeki varlığını güçlendirme yolunda bir koz olarak da kullanabilir.

Rusya ile imzalanan enerji anlaşmaları çok önemlidir, özellikle uğradığı komplodan sonra tabi Kürdistanlıların ABD ve batı ile stratejik kader ortaklığını unutmadan Rusya ile hatta komşu İran’ı da gözden kaçırmaması gerekir.

Aslında daha önce, 16 Ekim komplosu sırasında da uluslararası güçler, ABD, hatta bir aşamaya kadar İngiltere bile, Kürdistan’ı bu denli çökertmeyi değil, onu Bağdat’a ortak tutarak Irak’ın bütünlüğünü korumayı hedefliyorlardı.

Fakat iç ihanet, Kürdistan devletinin iktidar odaklarının ve federe devlet sisteminin esnek ve dinamik davranmayı önleyen yapısı, büyük çatırdamalara yol açtı. İhanetçilere ve Bağdat’la komşu müttefiklerine hiç ummadıkları bir fırsat verdi. Kürdistan’ın yüzde 50’ye yakını tekrar işgale uğradı,  diğer yarısı da ipotek altına girdi.

Deyim yerindeyse, ABD ve müttefikleri kafesten uçan kuşu yakalayıp geri kafese koymak istiyorlardı. Fakat hiç ummadıkları bir biçimde kuş ellerinde can verdi. Bu kadarını beklemiyorlardı. Bu nedenle şimdi baskın vurgularla Irak federal birliğinin içinde birleşik ve güçlü bir Kürdistan vurgusu yapıyorlar.

MCGURK NEYİ AMAÇLIYOR?

McGurk’un seçim sonrasında bütün Kürt gruplarını ziyaret etmesi, tümünü anlaştırarak merkezi hükümete ortak etmeyi amaçlıyor. Ama her partinin içindeki bütün kanatlarla, hatta ihanetçilerle görüşmesi de Kürdistan’ın ne kadar bölündüğünü ve ulusal çapta bir temsiliyeti tek bir odakta sağlamaya ne denli acil ihtiyacı olduğunu gösteriyor.

Kürdistanlıların bizzat kendileri bir an önce başarmak zorundalar. En birleşik, dinamik, ulusal hassasiyetle dolup taşmış KDP’de bile dışarıdan gelen her askeri, diplomatik ya da siyasi heyet iki, üç, hatta dört odakla görüşme durumunda kalıyor. Dünya bunu görüyor. Kürtlerin de bir an önce bu büyük zaafı görerek ortadan kaldırmaları gerekiyor.

Bütün iyimserliğe rağmen, kurulacak hükümet kimlerden oluşursa oluşsun, programında ne olursa olsun büyük umutlar vaat etmiyor. Ama Kürdistan’daki kötü gidişatın önü kesilebilir, can alıcı acil ihtiyaçlara çözüm yaratılabilir.

İran’ın Irak’ın siyaset merkezinden uzaklaşması Kürdistan ulusal çıkarlarıyla uyumludur. Yeniden işgal altına giren bölgelerin geleceği konusunda Kürdistanlılar bir şey yapabilirler mi? Çok önemli, ama çok zor. Her şeye rağmen Kürtler meseleyi sıcak tutmaktan vaz geçemezler.

Bu alanda bir çözüm gelecekse, bağımsızlık referandumunun pratik kazanımları görünmeyen bir geleceğe de ertelenebilir. Irak’ın enerji kaynaklarının üretim, pazarlama ve tüketim süreçlerinde söz, hatta veto düzeyinde söz sahibi olmaktan asla vazgeçilemez. Bu nedenle cumhurbaşkanlığı makamı dahil, icraatçı bir partner olarak Bağdat yönetimine ortak olmak son derece önemli.

Kürtleri artık dış dünyaya daha duyarlı olmak ve en yakın müttefiklerinin Irak konusundaki hassasiyetlerini ciddiye almak zorundadırlar. Bazı duruşlara ikna olmasalar, yanlış bulsalar da sabırlı ve esnek olmalı, kazanımların zamana yayılabileceği gerçeğini göz ardı etmemelidirler.”